BÖLÜM 37

176 11 26
                                    

Şarkı: Evanescence- My immortal
Multi: Barış ve Hayal videosu. "Seni korumaya çalışıyordum"

Yaşıyor gibiyim,gibi. Bilmiyorum... bir şeyler yaşanıyor fakat dışında gibiyim. Daha doğrusu bensiz sürüp giden bir zaman dilimi var ve ben zamandan düştüm... kendimi vazgeçtiğim yerde unutmuş gibiyim. 

Etrafımda dönen garip bir müzik ve boğuk sesler vardı. Kalbime baskı yapan biri ve aynı anda dudaklarıma değen sıcak bir şey vardı. Sıcak ve yumuşak... bu tadı beynim hemen tanımıştı. Gözlerimi aralayıp neler olduğunu görmek istiyordum. Yavaşça gözlerimi araladım,gördüğüm ilk şey gökyüzündeki kusursuz hilaldi. Manzaramı kapatan ise üzerime eğilerek endişeli gözlerle beni izleyen bir çift yeşil göz oldu. Rüyada olduğumu biliyordum ya da amacıma kavuşmuş ve ölmüştüm. Zira bu gözleri görmemin başka açıklaması olamazdı.

Gözlerim aynı hızda kendiliğinden geri kapandığında rüyam bölük pörçük gözümde şekillendi. En son çıkardığım yangından yaktığım sigaramı hatırlıyorum,sonra yavaşça yere uzanıp öksüre öksüre uyuduğumu. Gerisi kesik kesik ve anlamsızdı. Birinin bana bağırarak kucağına alması,ve şimdi... belki de cehennemdeydim,bu boğazımın yanmasını da açıklayabilirdi.

"Nefes al! Nefes al!"

Duyumsadığım erkeksi,kalın sesle gözlerim aniden açıldığında belli belirsiz adını fısıldadım. Tekrar dudaklarıma değen sıcak şeyi hissettiğimde ciğerlerim hasret kaldığı nefesi içine çekti ve kendiliğinden geri bırakıp spontane solunumuna devam etti.

"Böyle işte güzelim, nefes al!"

Güzelim?

Kesinlikle ölmüştüm. Ölmediysem bile şu an ölüyordum. Hissettiğim yakıcı özlemle gözlerim dolmaya başladığında yeniden adını fısıldadım. Bu öylesine bir histi ki, sadece adı bile dilimi yakıyor ve beni alt üst ediyordu.

"Savaş,"

Yanağımda,saçlarımda ve dudaklarımda gezinen elinin sıcaklığını hissettiğimde gözlerimi kapatmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü gözlerimi kapattığım an yok olacağından korkuyordum.

Elleri kısa saçlarımın arasında dolaşırken fısıltıya benzeyen bir sesle "kalbi kırık kadınım,"  dediğini duydum. "Saçlarını mı kesmiş?"

Ellerimle asfalt yoldan destek alıp doğrulmaya çalıştığım vakit bana yardım ederek ellerimden tuttu ve kendine doğru çekti. Şimdi daha net görebiliyordum... karanlık ormanı andıran gözleri,düz karakteristik burnu, pembemsi dolgun dudakları ve siyah kadife saçları. Gözlerimi ağır ağır kırpıştırırken bir damla yaş usulca yanağımdan süzüldü. Çok yorgun ve dağılmış görünüyordu,benin yansımam gibiydi.

"Allah'ım inanamıyorum,buradasın." Diye mırıldandım ağlamaklı bir sesle. "İnanamıyorum buradasın."

Korkakça elimi uzatıp yanağına dokunduğum an gözlerini teslim oluyormuş gibi kapatıp yüzünü avuç içime yasladı. Nefesimi vererek güler gibi bir ses çıkarırken oturduğum yerde ona doğru kaydım ve diğer elimi de yüzüne yerleştirdim. Burnunun direği sızlar dedikleri bu muydu?  Resmen burnum sızlıyor,ellerim titriyordu özlemden. Ona dokunurken tir tir titriyordum, bir dokunuşumla uçup kaybolmasından deli gibi korkuyordum ama şu an ellerimin arasında hasretini çektiğim yüzü duruyordu.

"Savaş,Savaş,Savaş." Diyerek defalarca adını inleyip alnımı alnına yasladım. Ellerini uzatıp kulaklarımın üstünden saçlarıma dokunduğunda derin bir iç çektim. Gözlerini açtığında etrafının kızardığını görmemle tekrar seslice nefesimi verdim ve sessizce ağlamaya başladım.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin