BÖLÜM 34

183 17 9
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ^^

Multi: Yaz Karayel videosu

Ruhumun parçaları dağılıyor dört bir yana. Parçalanıyor içim,ölüyor ruhum ama hala yaşıyor bedenim. İçimdeki kız,içeride saçını başını dağıtıyor,üzerini yırtıyor; dışımdaki kız saatlerdir belli bir noktaya bakıyor kımıldamadan. Giderek tepkilerimi ve hislerimi kaybediyordum,neydi bu? Karanlığımın beni ele geçirmesiydi,hissedebiliyorum. Ne kadar inkar edersem edeyim o karanlık her geçen gün sinsice dağılıyordu içime.

Böyle duramazdım,Savaş orada ölüm kalım savaşı verirken ben evde öylece oturup bekleyemezdim. Aniden ayağa kalkıp ellerimi saçlarıma attım. "Hayır,hayır. Burada böyle bekleyemeyiz Yaz,biz neden geldik ki buraya?" Diye sordum amansızca. Yaz sırtı bana dönükken "Barış halledecektir." Dedi yavaşça. Ona doğru büyük bir adım atıp kolundan tutarak kendime çevirdim. Kahve gözleri sulanmış,yüzü kızarmıştı. Kaşlarımı çatarak yüzünü incelediğim sırada "bak,sen de endişeleniyorsun. Gidelim işte." diye mırıldandım. Başını sağa ve sola doğru sallarken avuç içleriyle gözlerini silip gülümsedi.

"Endişelendiğim Savaş değil aptal,ona bir şey olmayacak."

"O zaman endişelendiğin ne?"

Bir süre benim de onun gibi kızaran gözlerime bakıp sustu sadece. Cevap vermeyeceğini sandığım anda "sensin," diye fısıldayınca anlamayarak gözlerimi kıstım.

"Ben mi?"

"Sensin minik."

"Çok saçma."

Vurulan ben değil,oydu. Ama yine de benim için endişeleniyordu,benim için ağlıyordu. Dediklerinde mantık aramaya çalıştım amansızca fakat beynim de bedenim gibi öyle yorgundu ki hiçbir şeye anlam veremiyordum. Yaşadıklarım berbat bir kabus gibi geliyordu. Sanki birazdan annem kahvaltı için beni uyandıracak ve ben aylar önce yaptığım gibi babamla tartışıp bir şey yemeden okula gidecektim. Savaş yoktu,Barış yoktu,Yaz yoktu. Öz annem,eşi ve daha nicesi yoktu. Hepsi benim bir hayal ürünü eseri olan kabuslarımdı. İster miydim böyle olmasını? Bilemiyorum.

Bildiğim bir şey vardı ama,o da burada değil onun yanında olmam gerektiğiydi. Yumruklarımı sıkıp ablamın karşısına dikildim ve "ben gidiyorum." Deyip ona arkamı döndüm. Arkamdan seslenip durdurma çabasını duymazdan gelerek dış kapıyı açtığım an Barış'ı görmemle olduğum yerde durdum.

"Barış," diye mırıldandığımda gözlerini benden kaçırıp arkama ilikledi. Gözlerim yanında başka bir bedeni daha ararken "nerede o?" Diye fısıldadım alacağım cevabın korkusuyla.

Gözlerini aşağı indirip dağılmış ifadene yutkunarak baktı. Gözlerinde parçalanan duyguları bu açıdan çok net seçebilmiştim.

"Barış." Dedim bir kez daha. "Nerede o?"

Adem elması yavaşça yukarı tırmanıp aşağıya indiğinde yavaşça "hastanede." Diye mırıldandı. İçime bir tohum gibi filizlenen umut yüzüme ufak bir gülümseme bahşetti. "Ne duruyoruz öyleyse? Gidelim."

Dışarı çıkmak için bir adım daha attığım sırada Barış kolunu önüme bariyer gibi koyarak gitmeme mani oldu. Tek kaşımı kaldırarak sorgularcasına ona baktığımda "Hayal,senden sakin kalmanı istiyorum. Anladın mı?" Diye sordu. Başımla onaylasam da "zaten sakinim," diye diretmekten de geri kalmamıştım. Yaz yanımıza gelip ikimizin de montunu portmantodan aldığında bir şey demeden montumu giydim. Arabaya binip yola çıktığımızda içimden ettiğim duaların haddi hesabı yoktu. İç sesim bir türlü susmuyor, düşüncelerin keskin yüzü başımı ağrıtıyordu. Kafamda en çok çıkan ses ise bana tek bir şeyi söylüyordu.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin