BÖLÜM 5

543 47 19
                                    

Multi: Hayal'in gülüşü

Sıcaktı. Çok sıcaktı ve çok duman vardı. Öksüre öksüre kalan son gücümle ve minik ellerimle kapıya vurdum. Artık anne demeyi bırakmıştım. Alevler arasında babamı çağırırken, annemin verdiği mektubu sıkıca göğsümde tutuyordum. İçimden aynı cümleleri tekrar edip duruyordum.

Annem gitti.

Annem gitti.

Bilincim giderek zayıflarken cılız bir sesle "baba," diye fısıldadım ve kayarak yere düştüm.

Ürpertici bir çığlıkla uyandım. Ter içinde kalmıştım ve kalbim deli gibi çarpıyordu. Bu da neydi böyle? Ah,hayır kâbuslar geri başlamıştı.

Doğrularak,ellerimle saçlarımı karıştırdım. Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra ilacımı içmek için,mutfağa su almaya gittim. Masanın üstündeki sürahiden büyük bardağa su doldururken, en son ne zaman kâbus gördüğümü düşündüm. Babamla yine böyle kavga ettiğim zamandı. Kâbuslarımı tetikleyen babamdı. Bunu bir dahaki görüşmemde, psikoloğuma söylemek için aklıma bir yere not ettikten sonra suyumu alıp mutfaktan çıkıyordum ki, annemle karşılaştım.

"Çığlığına uyandım.Kâbus muydu?" Diye sorduğunda başımla onaylayıp alt dudağımı dişledim. Yanıma gelip saçımı okşadı ve yanağımdan öperek, "bunları yaşadığın için çok üzgünüm kızım," dediğinde, aradaki ironiyi tekrar görerek,acıyla gülümsedim. Başımı sallayarak, "biliyorum anne," dedim ve suyumu alarak mutfaktan çıktım.

Çekmecemden kutudaki ilacımı alarak ağzıma attım ve üstüne suyumu içtim. Yatağa yürüyüp telefonumdan saate baktığımda, sabahın beş buçuğu olduğunu gördüm. Uykum kaçmıştı ve zaten okula gitmeme iki saat kalmıştı. Uyumak yerine, bir duş alıp formalarımı giydim. Havanın nasıl olduğuna bakmak için penceremi açtım. Yağmur yağdığını görünce gülümseyerek pencereyi açık bıraktım ve üzerime giymek için siyah kaşemi aldım. Saçlarımı topuz yapıp çantamı oyalana oyalana hazırladım. Tekrar saate bakacağım zaman iki mesaj geldiğini gördüm. İkisinin de Barış'tan olduğunu görünce gülümseyerek mesajı açtım.

Barış Demirhan:
Yüksek müsaadenizle sizi almaya gelebilir miyim, Hayal hanım?

Cevap vermemenizi 'evet' olarak yorumluyorum.

Dudağımı ısırarak 'mesaj yaz' butonuna bastığımda aşağıdan korna sesi geldi. "Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın," diye homurdanırken, pencereden aşağı bakıyordum. Siyah A3'ü görünce, "kahretsin" diye tıslayıp hızla aşağıya indim. Mutfağa girmeden, "hepinize günaydın,ben çıkıyorum" dediğimde kapıdan çıkacakken babamın sesini duydum.

"Bugün okula gitmiyorsun," dediğinde kaşlarımı çatarak mutfağa girdim.

"Anlamadım?" 

"Duydun işte. Odana çık iki gün cezalısın."

Sinirle güldüğümde, annem "derslerinden geri kalır Melih. Başka ceza verirsin gitsin okula." Dediğinde babam ağır ağır fenerbahçeli kupasını dudaklarına götürerek çayını yudumladı.

"Lafımın üstüne laf söylemeyin." Diyerek kupasını sertçe masaya koydu. Gözlerimi yukarıya çevirip içimden kendimi 'sakin ol' diye telkin ederken, babam bardağı taşıran son damlayı koydu.

"Şu kapıdaki, dün sürttüğün züppeyi de gönder yoksa ben göndermesini bilirim."

Annem uyarı dolu bir ses tonuyla, "Melih!" Diye kızdığında çantamı gürültüyle yere attım.

"Ne diyorsun sen bana?" Dediğimde ayaklarım benden bağımsız bir şekilde ona doğru bir adım attı.

"Ne dediğinin farkında mısın sen?" Bir adım daha attım. Her adımımda sesim de yükseliyordu. Bedenimden taşan o sıcak öfkenin tadını alabiliyordum. Bana böyle itham etmesi...

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin