BÖLÜM 40

162 17 15
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


*

Nefesim ruhumun duvarlarında yankılanırken bedenim çarmıha gerilmiş gibi kaskatı kesildi. Verdiğim sık nefesler onun yüzünü yalayıp geçiyor uzun olan saçlarının bir tutamına rüzgar görevi görerek uçuşmasına neden oluyordu. Anlık olarak gözlerimi kısarak kömür rengi boncuk gözlerine bakarak ruh hali tahlili yapmaya çalıştım. Fakat bu durumdayken düşünebilmek ve konuşabilmek pek kolay değildi çünkü bedeni hala benim bedenimin üstünde duruyor ve teninin sıcaklığını hissedebiliyordum.

"Kalk üstümden." Dedim bir çırpıda ve bu sefer beni ikiletmeden üstümden kalkıp yere oturdu. Eliyle dağılan saçlarını düzeltirken ben de doğruldum ve saçlarımı kulaklarımın arkasına asıp ona döndüm.

"Ne oyunu bu?" Diye sordum ilk olarak. Boncuk gözleri muzip bir ifadeyle parlayarak bana baktığında "bu ev üç yüz tane korumayla korunuyor Hayal. Seni bu şekilde içeri alabilirdim ancak ve sen de içeriden benim yardımımla o adama ne yapmak istiyorsan yapacaksın." Dedi.

Söyledikleri mantıklı ve zekiceydi fakat bu,bana haber vermesi gereken bir durumdu. Aşağıda kalp krizi geçiriyordum! İhanete uğradığımı sandım ve buradan sağ çıkamayacağımı bile düşünmüştüm. Düşüncelerim beynimin içinde tekrar ve tekrar kez dönerken öfkemi keskin bir şekilde bilediler. Gözlerime kadar ulaşan bir ateşle gözlerine bakıp dişlerimi sıkarak "aptal! Beyinsiz aptal! Bunları neden bana söylemedin aşağıda ona göre davranabilirdim." Deyip gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım sakinleştirici olmasını umarak. "Kalp krizi geçiriyordum neredeyse gerizekalı!"

Küçük bir kahkaha atıp omuz silkti. "Hiç öyle bir halin yoktu,ben daha çok o anda beni de onu da öldürürsün diye korktum."

Tek kaşımı kaldırdım. "Düşünmedim değil."

Gülümsedi. "Biliyorum." Deyip "ayrıca eğer haber verseydim bu kadar inandırıcı olmazdı. Bir de senin o tepkini görmeyi deli gibi istiyordum." Diye devam ettiğinde yeni bir öfkeyle sarsıldım.

"Beyinsiz psikopat! Sen eğleneceksin diye ben kırk kere öbür tarafa gittim gittim geldim."

Gülerek dudaklarını aşağı doğru büktü ve tek eliyle sağ omzumu sıktı. "İyi iş çıkardın dişi terminatör. Bir kez daha bana doğru karar verdiğimi hatırlattın."

Omzumu silkerek elini düşürdüğümde ciddileşerek ayağa kalktı ve siyah kotunun üzerindeki tozları eliyle silkeledi. "Her neyse,benim aşağı inmem gerekiyor. Kapını kilitlemek zorundayım ama yine geleceğim."

Bir şey demeden başımı salladığımda arkasını döndü ve dışarı çıkıp kapıyı kitledi. Derin bir iç çekip dizlerimi kendime çektim kollarımı onlara sararak bir süre öylece bekledim. Kol ve bacaklarımın uyuştuğunu hissettiğimdeyse yavaşça onları gevşettim ve odada gezinmeye başladım. Üçgen şeklinde küçük bir odaydı ve tek kişilik bir yatak ile aynalı gardıroptan başka bir şey yoktu. Yatağın kırmızı saten nevresimini elimle okşayıp ucuna oturdum. Ne kadar zaman geçmişti bilemiyordum,dışarıda neler dönüyordu haberim yoktu. Kör bir düğümün içindeydim. Sadece annemi bulmak için çıktığım yolda sevdiklerimi kaybetmiştim,delirmiş ve altı ay akıl hastanesinde yatmıştım ardından düşmanımın oğlu ile iş birliği yapıp intikam oyunlarına girişmiştim. Son senemi heba etmiş geleceğimi kendi ellerimle karanlığa bürümüştüm. Sesli bir nefes verip ablamı ve Barış'ı düşünmeye başladım. Şu an nerede ve ne yapıyorlardı acaba? Beni unutmuş olabilirler miydi? Olabilirdi.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin