BÖLÜM 31

288 20 2
                                    

Bölüm şarkıları: Nahide Babaşlı-Anlasana (bunu dediğim yerde açın)
Gnash- I hate u,I love u

Keyifli okumalar ^^

Güneşin yeniden doğmasını bekleyemeyecek kadar diriydi nefretim. İçimdeki uyanışa geçen hisler, göğsümde lav dolu bir mağaraya dönüşüyordu her geçen saniye. İşte bu yüzden üç gündür yatmaktan uyuşan bedenimi yataktan zorla kaldırıp onun karşısına dikildim.

"Gidiyoruz," dedim kendinden emin bir ses tonuyla.

Dudakları bir şey demeden ufak bir tebessüme gebe kaldığında gözlerindeki parlayan gururu çok net seçebilmiştim. Başıyla onaylayıp kapıya ilerlerken "diğerlerine haber vereyim," deyince "bekle," diyerek onu durdurdum. Susuzluktan kurumuş dudaklarımdan derin bir nefesi saldım. "Gitmeden önce uğramam gereken bir yer var," diye mırıldandım omuzlarımı kaldırırken.

Neresi olduğunu ya da nedenini sorgulamadı, sadece başıyla onaylayıp zaten açık olan kapıdan sessizce çıktı. Sanırım bu adamın en sevdiğim yönü buydu.

Yarım saat sonra odamdaki dolabımda kalan kıyafetlerimi mor bir çantaya atıp evden çıkmıştım. Her ne kadar onlara beni evde beklemelerini söylesem de ısrarla benimle geleceklerini söyleyip zorla taksiye bindiklerinde yapacak bir şeyim kalmamıştı.

İstanbul'un yoğun trafiğinin üzerine eklenen kar fırtınası yüzünden on dakikalık yolu kırk beş dakikada bitirebilmiştik. Yol boyunca aramızdaki sessizlik hakimiyetini korumuş,radyoda çalan kısık sesli slow bir şarkıdan başka ses çıkmamıştı.

Taksiden çıktığım anda bedenimi kuşatan soğukla üzerimdeki toprak rengi kabanıma sarılıp ellerimi ceplerine yerleştirdim. Yaz soğukla ilgili bir şeyler mırıldanıp deri ceketine sarıldığında göz ucuyla ona baktım. Bana ait olan turuncu gömlek ve siyah kot biraz dar gelmiş gibi görünüyordu zira adımlarını dikkatle atmasının başka bir sebebi olamazdı. Barış taksi ücretini ödeyip hızlıca yanıma geldiğinde "kararını ne değiştirdi?" Diye sorunca gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamadım. Yaz sağ tarafımda manidar bir şekilde kıkırdayınca başım o tarafa döndü.

"Ne değiştirecek,tabi ki Sava-"

"Bence biz burada bekleyelim."

Arkamızda kalan Savaş'a o bilmese de içimden teşekkür edip ablama ters bir bakış attım. Karşılık olarak omuz silkip az önce bahsini ettiği adama doğru ilerlediğinde Barış'a bakarak "üşürsünüz kantine geçin,ben de işimi halledip gelirim," diyerek sırt çantamı ona verip cevabını beklemeden hastanenin sıcak koridoruna giriş yaptım.

Babam ilk günden itibaren buradaydı,bir kez olsun annemi yalnız bırakmamış hastanenin kasvetli bekleme salonundan ayrılmamıştı. Ve şimdi yine koyu mavi sandalyelerden birine oturmuş,kafasını arkasındaki soluk renkli duvara yaslayarak uyuyakalmıştı. Bir an durup içimi sızlatan bu görüntüyü belleğime kazıdım,bu öfkemi diri tutmama yardımcı olacaktı. 

Duraksattığım adımlarımı yeniden harekete geçirip babamın yanına doğru ilerledim ve bir elimi cebimden çıkarıp hafifçe omzuna dokundum.

"Baba."

Birden irkilip gözlerini açtığında afallayarak sağına ve soluna bakındı,gözleri kızarmıştı. "Gülçin mi uyandı? Ne oldu?"

Dudaklarımı birbirine bastırdım olası bir ağlama krizini önleyebilmek adına. "Hayır baba,ben geldim sadece sakin ol."

Nasır tutmuş iki elinin içiyle gözlerini ovuşturup bana yeniden baktı. "Polisler de az önce gitti,içim geçmiş demek ki."  Dediğinde kaşlarımı çatarak yorgun yüzüne baktım. "Polisler mi?"

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin