BÖLÜM 3

766 56 28
                                    


Multi: Savaş DEMİRHAN

Kader... bu kelimeye inanır mısınız? Yaşayacağınız her şeyin,hayatınıza giren herkesin önceden yazıldığına inanır mısınız? Ben mi? Ben kısmen inanırdım. Tamamiyle değil. Şöyle açıklayabilirim; yolunuz çizilmiştir ama hangi ara sokaklara ve caddelere girip girmeyeceğiniz sizin seçiminizdir çünkü biz insanlara irade denen bir şey verilmişti. Ben buna inanırdım. Ve şimdi bana çizilen yolda hangi sokağa gireceğime karar vermeye çalışıyordum.

Savaş'tan özür dileyip bir şey olmamış onlar hayatıma dokunmamış gibi mi davranacaktım? Yoksa ben de onların hayatına karışarak işleri yokuşa mı sürükleyecektim?

Birinci seçenek daha cazip gelse de kalbim ikinci şık için atıyordu. Benim hayatıma girmemişlerdi sadece ufak bir dokunuşta bulunup geçmişlerdi. Ya da geçmemişlerdi çünkü eğer geçmiş olsalardı sınıfın kapısında dikilmiş öylece onların birbirleriyle atışmalarını izlemezdim. Onlara alışmam için çok erken,bırakmam için çok geçti. Ben onların değil,hissettirdikleri duyguların müptelası olmuştum. Bu zamana kadar duygu olarak yalnızca ruhumu beslediğim acıyı hissetmiş,onun haricinde diğer tüm duyguları kendime yasaklamıştım. Çünkü ben ebeveynleri tarafından lanetlenmiş bir kızdım ve başkalarına bir şeyler hissetmem demek yeni bir kayıp yaşamam demekti. Ama bu sefer, sadece bir seferlik bir istisna yapsam... lanetimi tetikler miydim? Göreceğiz.

Dudaklarımı birbirine bastırıp yerime geçtiğimde Barış kafasını bana çevirip gülümsedi. Başımı sallayarak ona karşılık verdiğim sırada yanıma sarışın bir kızın oturmasıyla az önceki güzel manzaram silinerek yok olmuştu.

"Selam."

"Selam Yasemin."

Dudaklarını birbirine bastırırken demek istediği bir şey varmış da diyemiyormuş gibi göründüğünden kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Dudaklarını aralayıp arkasına kısa bir bakış attı. "Baksana sen şu yeni çocuklardan biriyle mi takılıyorsun?"

Şaşırarak kaşlarımı çattım. "Hayır."

"Hadi ya."

Sesindeki hayal kırıklığıyla kaşlarımı daha çok çattım. "Neden sordun?"

Yüzünü aydınlatan kocaman gülümsemeyle bir bana bir arkasına baktı. "Sence de şu Savaş denen çocuk çok iyi değil mi?"

Kendimi tutamayarak güldüm. Hatta kahkaha attım. Evet kahkaha attım! Tanrım! Savaş'tan etkilenebilen biri!

"Ne? Ne oldu? Komik olan ne?"

Bir ona bir Savaş'a baktım. Keskin köşeli yüz hatları ve düz gelen bir burnu vardı. Dudakları bir erkeğe göre dolgun ve kırmızımsıydı. Tamam,çok da kötü olduğunu söyleyemem.

"Bence kardeşi daha iyi."  Deyip gözlerimi onlardan çektim.

"Evet o sana yazıyor."

Kaşlarımı çattım ve başka bir şeyle ilgileniyor gibi görünmek için çantamdan kitaplarımı çıkarmaya başladım.

"Kızarıyor musun sen?"

"Hayır."

"Pekala neyse. Ben şu sırada Doğa ile oturuyorum. Belki gelmek istersin?"

Eliyle yan tarafımdaki bir ön sırayı işaret ederken başımla onayladım. Tam kalkacak gibi olurken tekrar oturdu.

"Bir şey daha. Sence de lise son sınıf için biraz büyük durmuyorlar mı? Demek istediğim bir bizim oğlanlara bak bir de bunlara. Aileleri neyle beslemişlerse..."

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin