BÖLÜM 26

257 18 20
                                    

Multi: Savaş, Hayal videosu. Tamamen onların aralarındaki ilişkiyi anlatıyor :)

Kendimle alıp veremediğim bir oyun içerisindeyim. Sanki şu an bulunduğum zaman dilimi hüznün daniskası. Ne zaman iyi hissetsem bir kayıp daha yaşadı,içimde köşe bucak acıdan saklanan ruhum. Artık göremiyorum...savruluyorum,savuruyorum kendimi dört bir yana.

Gecenin içine saklanmış başka bir gece vardı ve ben geceydim... ve o gecenin içine saklanmış başka bir geceydi. Saklanan gece bundan hiç rahatsız değildi,hatta tuhaf bir huşu barındırıyordu karanlığında fakat içine saklanan geceyi çekip atmak isteyen gece vardı ki; boşuna çırpınıp duruyordu. İki gece saklambaç oynuyordu. İki gece de oyunbazdı. Ama oyunu kimin kazanacağı gündüz kadar net ve aşikardı.

Geceyle boyanmış odamın içine sıcak nefesim iğne gibi batıp çıkıyordu. Kaburgalarımın arasına sıkışan kalbim hâlâ rüyanın-rüyaların ve kabusun- etkisinden çıkamaz halde göğsümün içinde çaresizce bir o yana bir bu yana koşuyordu. Ama dedim ya,çaresizdi. Çaresizdi ve ben ona bu hisleri hissettirmekten nefret ediyordum çünkü saklanan ruhum da olmayınca kalbim tek başınaydı,beynim ise kalbime düşmandı.

Başımı hafifçe yanıma döndürdüğümde huzurla uyuyan Barış'ı görmeyi bekliyordum ki yanımdaki yüz onun aksine sert yüz hatlara ve dağınık siyah saçlara sahip abisiydi. İrkilen bedenim yerinde sıçrayıp keskin bir nefes verdiğinde hâlâ bir rüyada olup olmadığımı anlamak amacıyla  gözlerimi acıyana dek sımsıkı yumup açtım. Gördüğüm yüz yeniden yumuşayıp saçları bronz rengine dönüştüğünde rahatlayarak nefesimi verdim. Çok da rahatlamamam gerekiyordu aslında,garip rüyaları ve kabusu düşündükçe özellikle az önceki halüsinasyonu da göz önünde bulundurursak ilaçlarıma yeniden başlamam gerektiğini düşünüyordum. Garip,oysa ki buraya geldiğimden beri bu geceye dek tek bir rüya dahi görmemiştim. Anlaşılan bunu yine tetikleyen şeyler vardı ve ben o şeyleri zihnimin ucundan bile geçirmek istemiyordum zira geçirirsem içinde boğulacağımdan korkuyordum.

Alıp verdiğim derin nefeslerin kuruttuğu boğazımı ıslatmak ve kabusun yakıcı etkisinden arınmak suretiyle ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp ayağa kalktım. Koca bir bardak suya ihtiyacım vardı. Ahşap zemine bastığım çıplak ayaklarım ses çıkarmadan beni kapıya kadar götürmüştü. Barış'ı uyandırmamak için yine aynı sessizlikle kapının soğuk metal kulpunu aşağı indirdiğimde koridora bir adım atmıştım ki, karşımdaki kapı da açılınca başımı yerden kaldırıp gözlerimi onun üstsüz göğsüne çevirdim. Altında sadece siyah bir eşofmanla benim gibi koridora çıktığında yine benim gibi kafasını yavaşça kaldırıp bana baktı. Gözlerim yavaşça karanlıkta parlayan terlemiş çıplak göğsünden yukarı tırmandığında soğuk irislerinde durdum. Bana böyle bakınca kendimi karanlık ve donmuş bir ormanda kapana kısılmış gibi hissediyordum.

Donuk gözlerini yavaşça benden çekip merdivenlere doğru yöneldiğinde ben de arkasından gittim. Mutfağa girdiğinde onu takip ettiğimi düşünecek olabilirdi ama umurumda değildi. Fransız camın önündeki masadan bir sandalye çekip oturduğunda ona arkamı dönerek üstteki raflardan bir bardak çıkardım. Siyah mermerden oluşan tezgahın üstündeki cam sürahinin kulpunu elime alarak suyumu doldurduğumda,çıkan ses bu garip ve rahatsız edici sessizliği bir nebze olsun azaltmıştı. Suyu tek dikişte kana kana içip bardağı tekrar tezgahın üstüne koyarak tok bir ses çıkmasına sebep oldum ama o anda arkamdan tuhaf bir sesten sonra turuncu bir ışık mutfağa yayılmıştı ve sessizliği bozan tek taraf olmadığım için rahat bir nefes aldım. Ellerimi avuç içim tezgaha değecek şekilde yaslayıp bir süre öylece durdum. Aramızdaki bu garip şeyin anlamını veremiyordum ama sustukça daha garip bir hal aldığından derin bir nefes alarak hızlı bir hareketle arkamı dönüp kalçamı soğuk mermere yasladım. Ellerim iki yanımda tezgaha tutunmuş ondan güç alıyordu sanki.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin