BÖLÜM 35

179 15 11
                                    

Bölüm Şarkısı: Billie Ellish,Khalid-Lovely

Bir rüyanın içinde süzülüyordu bilincim,çocukluğumdan kalma bir rüya... bilinçaltıma mıh gibi kazınan bir rüya.

Belime kadar uzanan siyah saçlarımı kırmızı bir taçla yüzüme düşmelerini engellemiştim. Müstakil,minik ama şirin bir evin damına tırmanan demir merdivenlerin en üst basamağındaydım. İnmek istiyorum,korkuyorum. Çıkmak bu kadar zor olmamıştı ancak dik dik uzanan merdivenler şu an gözüme çok korkutucu görünüyordu. Bu merdivenleri inmeye kalkarsam düşebilirdim,hayır düşecektim bundan emindim. Bu yüzden ağlamaya ramak kalan puslu gözlerimi bahçedeki hamakta uyuyan anneme çeviriyorum.

"Anne,burası çok yüksek korkuyorum."

Annem gözlerini açmadan hafifçe gülümsemişti. "Korkularımızı nasıl yeniyorduk kızım?"

Korkularımızı yüzleşerek yenerdik. Annemin çocuk aklımla bana öğrettiği ilk şey buydu. Ne olursa olsun korktuğum şeyin üzerine gitmeliydim zira kaçarsam o korkular daha da büyür ve beni ezerdi gölgesinde. Ama şu an bu umurumda değildi,tek isteğim annemin gelip beni buradan indirmesiydi.

"Gelip beni almanı istiyorum."  Demiştim, mızıkçı bir sesle.

Annem bir şey demeden gözlerini açtı,hamaktan kalktı ve "başarabileceğini biliyorum." Deyip içeri girmişti. Gitmişti,beni burada bırakıp gitmişti. Gitmesiyle hayal kırıklığına uğrayan duygularım kendini gözlerime asarak intihar etmişlerdi. Burnumu çeke çeke ilk basamağı inmek için sağ ayağımı duvara tutunarak indirdim. İlk basamağı sorunsuz bir şekilde inmeyi başarınca ağlamam durmuş diğer basamakları daha hızlı inmeye başlamıştım. Dördüncü basamakta topuğum merdivenin ucuna denk geldi ve demir olduğundan kayarak yüzüstü yuvarlana yuvarlana düşmüştüm. Acı bir feryatla avuç içlerimden destek alarak kalmaya çalıştığım sıra annem yanıma gelerek beni kucakladı. Dizlerim ve burnum acıyor,kanıyordu. Düşeceğimi biliyordum ve ben bile bile o yola girmiş,tahmin ettiğim üzere de yere çakılmıştım.

Zihnimin arkasında ağlama sesim ve annemin telkin edici sözleri geri plana atılırken bilincim yavaş yavaş aydınlandı ve gözlerimi açtım. Beyaz bir tavanla karşılaştığımda son yaşanan anlarım beynime hücum eder gibi doluşunca başımı kaldırıp yastığa vurdum ve yeniden ağlamaya başladım. İçimi parçalamak,can çekişen kalbimi söküp atmak istiyordum. Bu öylesine hastalıklı bir histi ki geçeceğini bilsem hiç düşünmeden kalbime bir hançer saplayarak onu sustururdum.

"Hayal, sakin ol hastanedesin sakin ol."

Üzerime eğilen bedeni tanıyordum,beni sakinleştirmeye çalışan ince sesi biliyordum. Ellerini kollarıma yerleştirerek beni sakinleştirmeye çalışırken bağırarak hemşireyi çağırdı. O hemşirenin de kendisinin de canı cehennemeydi, beni sakinleştirebilecek tek şey bir ilaç değil sadece sadistçe gülümseyen bir yüz ve alaycı sesiydi. Bir daha asla o gülümsemeyi göremeyecektim,o sesi duyamayacaktım. Kalbimi sıkıştıran bu his başımı geriye atarak adını haykırmama sebep olduğunda koluma iğnenin battığını hissettim. Derime nüfuz eden ilaç,direnen uzuvlarımdaki enerjiyi emerken yavaş yavaş yatağa düştüm. Uyumayacaktım,uyuyamazdım. Şu an bir ölü kadar halsiz hissediyor ve bir ölünün bakışları gibi boş bakıyordum tavana. Aklımda tek bir cümle tekerrür ediyordu.

Savaş öldü!

Savaş öldü!

Savaş öldü!

Kırıp dökmek,deprem yaratmak istiyordum ama yarattığım tek deprem içimde Savaş'ın inşaa ettiği binaların depremiydi. İçim deprem,dışım cenaze. İçim kan havuzu,dışım ceset. Ölen tek kişi sevdiğim adam değil mühürlendiği ruhum da içimde kendini darağacına asarak intihar etmişti.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin