BÖLÜM 8

452 44 20
                                    


Hisler... sezgiler...

Her şey yanılabilirdi ama hislerimiz yanılamazdı. İnsanlar düşüncelerinde yanılıp hata yapabilirlerdi ama hislerimiz bizi hiçbir şekilde yanıltamazdı. Ne hissediyorsak gerçek,ne hissediyorsak doğruydu.

Onu ilk gördüğümde beni karanlığının içine çekeceğini hissettiğim gibi...

Parçalara ayrılmamak için cenin pozisyonu almamın sebebi hep babam olmuştu. Yatağıma,yorganımın altına sığınıp her şeyden kaçma isteğimi dürtüleyen hep babam olurdu. Ondan kaçar ondan saklanırdım. Ama bu sefer yatağımın altında dertop olmamın sebebi başkasıydı.

Beni yorganın altına iten karanlığımın kardeşi evime bırakmış yatağıma kadar taşımıştı. Bir süre sessizce öyle kaldık. Ben yorganımın altında heykel gibi hareketsizce yatarken o karşıma sandalyemi çekip oturarak bir tepki vermemi beklemişti. Bana yakışan tepkileri vermemi bekliyordu. Abisine ağzıma geleni saydırıp benden uzak durmalarını istememi bekliyordu. İntikamımı alacağımı söyleyip öfkeden deliye dönmemi bekliyordu. Ama ben saklanmaktan başka bir şey yapamıyordum. Tüm hislerim çekilmiş gibi hissediyordum.

"Bir şeyler yemelisin. Sana ilacını vermem için bir şeyler yemelisin"

İlaçlarım...

Yedekleri banyodaki dolabımdaydı ve içmek için Barış'ın dediği gibi bir şeyler yemeliydim. Ama iştahım da hislerim gibi eksilerdeydi şu anlarda.

"Hayal?"

Eliyle yorganımı çektiğinde karşı koymadım.

"Yetersiz gelecek hatta saçma gelecek ama inan ben çok...çok üzgünüm."

Biliyorum. Onun bir suçu olmadığını da biliyordum ama her zamanki gibi abisinin pişmanlığını o yaşıyordu. Bu benim için bir anlam ifade etmezken Barış için de aynısı geçerliydi sanırım.

"Bir şey söyle. Böyle durma yalvarırım bir şey söyle."

Sesinden dökülen perişanlık kırıntıları odamın etrafına dağıldığında onu rahatlatacak bir şey söylemek istedim ama dudaklarımı kıpırdatacak dahi bir enerji hissetmiyordum.

Gözlerimin önüne titreyen bir telefon uzattığında ekrana baktım. Büyük harflerle yazan 'ANNEM'  kelimesini görünce gözlerimi kapatıp açtım.

"Açmamı ister misin?"

Yavaş hareketlerle bacağımın arasından bir elimi çıkarıp telefonumu elime alarak kırmızı ikona dokundum. Ona iyi olduğumu bildiren bir mesaj atıp telefonu yastığımın altına sıkıştırdım. Çok geçmeden tekrar titrediğinde elime alıp gelen mesajı okumamla saç diplerimden ayak tırnaklarıma kadar ürperdim.

Geliyorlardı. Babam kaç gündür telefonu açmadığımdan deliye dönmüş tatili kısa kesip yola çıkmışlardı ve annemin mesajından akan sitemden anladığım kadarıyla o da bana kızmıştı.

Ne diyecektim onlara? Ne hesap verecektim?  Üzgünüm anne sadistin biri bana ders vermek için birkaç gün kaçırdı ve zar zor düzelmiş psikolojimi yerle bir etti, bu yüzden telefonlarınızı açamadım mı diyecektim?

"Annenler gelene kadar burada seninle kalacağım. Seni yalnız bırakamam bundan sonra."

Yorgun gözlerimi ona çevirdim. Ne olacağı artık umurumda değildi. İnce bir ipin üzerinde yürüyordum. Bu zamana kadar hep o ip kopmasın diye mücadele etmiş, savaşmıştım. Şimdi ise inceldiği yerden kopsun istiyordum. Savaşmaktan yorulmuştum. Biraz zayıf olmak ve depresyona girmek istiyordum. Günlerce,haftalarca hatta aylarca odamdan,yorganımın altından çıkmamak ve konuşmamak istiyordum. Bir şey olmamış gibi ayağa kalkıp hayatıma devam etmek şu an gözüme kocaman buzuldan dağlar gibi görünüyordu.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin