"Senin dikkatin fazla dağınıktı kardeşim!"

Arkamı dönüp aramıza eklenen üçüncü sese gözlerimi odakladığımda siyah gömlek üzerinde deri ceket ve altında siyah kotuyla Savaş'ı gördüm. Biraz...sinirli mi ne sanki?

"Bu iş çığrından çıkmaya başladı artık bizim de bir karşılık vermemiz gerek."

"Savaş bu kişi Yaz'ın-"

"Feriştahı olsa sikimde değil!"

Aramızdaki daha doğrusu Barış ile arasındaki mesafeyi kapatıp tam önünde durarak sarf ettiği cümle benim bile burada tüylerimin ürpermesine neden oldu. Buradan alnında ve boğazında atan yeşil damarları seçebiliyordum. Vay canına,hoşgeldin karanlık Savaş!

"Daha fazlası olabilirdi ulan gözdağı vermek için şu kıza zarar verebilirlerdi! Sen ne halt ediyordun siktiğimin aşık puştu?"

Gözlerimi beni hedef alan Savaş'ın elinden çekerek dişlerini sıkmış şekilde sessizce abisini izleyen Barış'a diktim. Bu iş saçma bir hal alıyordu artık.

"Savaş,"

Sinirden deliye dönmüş ve daha koyu bir ton alan yeşillerini bana çevirdiğinde sertçe yutkundum. Ne diyeceğimi bile unutacak kadar şaşkın ve ürkmüş bir haldeydim şu an. Öylece boş bir ifadeyle onun benim aksime dolu dolu öfke taşıyan yeşillerine bakıyordum. Öyle ki o dolup taşan öfkeyi birazdan gözlerinden alev çıkararak püskürebileceğini düşünüyordum. Gerçi buna gerek kalmadan da bakışlarıyla baktığı her yeri yakabiliyordu zaten tıpkı şu anda olduğu gibi.

Ben ona, o bana, Barış ise hâlâ abisine bakıyordu. Sonunda bu dengeyi bozarak eliyle kardeşini yana itip bana doğru yürümeye başladığında ellerimi kollarımı nereye koyacağımı şaşırarak ona arkamı döndüm ve gözlerimi yine o yazıya diktim. Onu arkamda hissedebiliyordum. Verdiği sıcak nefesler ensemdeki saçları üfleyip hareket etmesine neden oluyordu. İki kalp atımlık bir sürede kolumdan tutup beni sürüklemeye başladığında içimdeki hırçın Hayal'i tetiklediğinden sertçe kolumu çekmeye çalıştım.

"Bırak! Kendim yürüyebilirim bırak dedim!"

Duvara konuşsam bir yanıt alabilirdim belki.

Hızla beni iki blok ötedeki park edilen arabasına sürüklerken arkamı dönüp Barış'a baktığımda gözleri ve kafasıyla beni onayladı. Sanırım sinirli Savaş'a bulaşma demek oluyordu bu. Sıkıntıyla nefesimi verip açtığı yolcu koltuğuna öylece baktım ve ardından ona baktım. Bir şey demeden çenesiyle koltuğu işaret ettiğinde kararan ifademle ona bakmayı sürdürdüm. Başını geriye atıp sıkıntıyla nefesini verdiğinde boğazında çıkıntı oluşturan adem elmasına takıldı gözlerim. Sabrını zorladığımın farkındaydım ama burada sinirli olma hakkına en çok ben sahipken ona ne oluyordu?

Sıktığı kolumdan beni içeriye atarken acıyla inledim ama bu onun umurunda değilmiş gibi eğilip kemerimi bağlamaya çalıştı. Çırpınarak mani olmaya çalıştım zira aramızdaki mesafe rahatsız edici seviyedeydi.

"Tamam ben hallederim tamam!"

Aniden elleri durdu. Eğik başını yavaşça kaldırdığında verdiği nefesi dudaklarımda hissetmiştim. Başımı dikleştirerek daha farklı bir ton alan gözlerine baktığımda bana yalvaran bir ifadeyle baktığını fark ettim. Buna anlam veremeyen kaşlarım çatıldığında başını hafifçe sağ omzuna doğru eğdi.

"Lütfen. En azından. Şu an. Sözümü dinler misin?"

Pekala sanırım bunu yapabilirdim. Yine de bu haline bir anlam yüklemeye çalışan beynim gözlerimdeki karmaşık ifadeye yansıdığında bana gülümser gibi oldu ve parmağıyla burnumun ucuna dokunup geri çekildi. Rahat bir şekilde derin bir nefes verdim. Hangi ara tuttuğumu bile unutmuştum,cidden bu çocukla konuşmak bile yorulmama yetiyordu. Barış ile sakinleşip Savaş ile geriliyordum ve bu denge ne zamana kadar böyle gidecekti bilmiyordum.

SAVAŞ ve BARIŞ Where stories live. Discover now