Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı eğdim.

Kaçırdın anne. O fiyakalı arabayı zaten aldım.

İç sesimi susturup ne söyleyeceğimi düşündüm. Aslında anneme bunu rahatlıkla dile getirebilirdim ama açıkçası babamın yanında biraz çekiniyordum.

Boğazımı temizledim. "Şey... aslında o hediyeyi sizden önce biri verdi."

Babamın dikkatini çektiğimde gözlerini geldiğimden beri izlediği spor kanalından çekip bana baktı. Annem hemen duruma el koyarak  "öyle mi? Ne düşünceli arkadaşların var bak bizi de kurtardılar araba almaktan." Deyip güldüğünde ona minnetle baktım.

Babam gözlerini tekrar spor kanalına çevirdiğinde reklam olmuştu. Elindeki kumandayı öne doğru uzatarak kanallarda zaplamaya başladı. Bir yandan da bana laf çakmayı ihmal etmemişti. "Fazla düşünceliymiş."

Annem de ben de onun homurtusuna aldırmadık. Bu alışık olduğumuz bir şeydi.

"Annecim ben en iyisi düşündükten sonra söyleyeyim size ne istediğimi."

Annem başıyla onaylayıp gülümsediğinde iyi geceler dileyerek salondan çıkıp ilk rotam olan mutfağa saptım. Bir kaba cips koyup iki bardak kola doldurdum. Biraz da bisküvi çeşiti alıp tepsiye koydum ve annemle babam görmeden dikkatle yukarı çıktım. Kapımın önüne geldiğimde dirseğimle kapıyı açıp içeri girdim. Barış hâlâ huzurlu uykusundaydı. Elimdeki tepsiyi masaya koyup tek dizimi kırarak yatağıma oturdum.

Elimi dağınık saçlarının arasına daldırdığımda yumuşaklığıyla iç çektim. Saçlarının arasında gezinen parmaklarımı alnından aşağıya doğru indirdim. Aralık olan düz dudaklarında durdum.

"Bana ne yapıyorsun böyle Barış Demirhan?"

"Senin yaptığını."

Parmaklarımın altındaki dudakları hareket ettiğinde elimi çektim.

"Uyumuyor muydun sen?"

"Dokunuşunu hissettiğim andan beri uyanığım." Dediğinde yeşil gözlerini açtı.

Gülümsedim. "Neden uyuma rolü yaptın peki?"

"Dokunuşunu hissetmek hoşuma gitti."

O da gülümseyip doğrulduğunda toparlanıyordum. "Atıştırmalık şeyler getirdim. Aç mısın? Yemek de getirebilirim."

Elimden tutup geri oturttuğunda burun buruna geldik.

"Sana açım."

Yutkundum. Gözleri yeşil harelerimden  ayrılıp dudaklarıma indiğinde istemsizce dudaklarımı araladım. Yeşilleri tekrar gözlerime çıktığında ben de onun aralık dudaklarına baktım. Dudakları giderek bana yaklaştığında kaçmak istedim. Ya da istemedim. Kaçmayı istiyor muydum? Bilmiyorum. Ama beni öpmesini istiyordum. Evet, bunu kalbim istiyordu. Beynim ise çığlık çığlığa kaç diyordu bana. Onu umursamadan aradaki boşluğu tamamladım ve az önce parmaklarımın gezindiği yerde dudaklarımı gezdirdim.

İlk öpücüğüm. İlk aşkım. İlk kalp çarpıntım. Barış Demirhan...

Sıcak dudakları alt dudağımı esir almıştı. Acele etmeden, nazikçe öpüyordu ve bu beni çok özel hissettiriyordu. Sanki biraz sert öpse dudaklarının arasından kül  olacakmışım  gibi... aslında bu mümkündü. Çünkü baştan ayağa her yerim yanıyor gibiydi.

Alt dudağıma son kez bir öpücük bırakıp dudaklarını benden ayırdı. Yeşilleri benim yeşillerime kitlenirken elini yanağıma yerleştirip baş parmağıyla dudaklarımı okşadı. Kafasını hafifçe eğip kaşlarını kaldırarak "şu an. Tam da şu an Hayal Karaevren. Sana tutulduğum andır." Dediğinde gülümsedim.

SAVAŞ ve BARIŞ Where stories live. Discover now