Çok yorgunum. Uyumak istiyorum. Uyuyup hiç uyanmamak... o tatlı bilinçsizlikte sıkışıp kalmak istiyorum. Şu an uyuyan güzeli çok kıskanıyordum.

"Geliyorlar," diye fısıldadım pürüzlü çıkan sesimle.

"Hemen mi?"

Usulca başımı salladım.

"Kalmamı ister misin?"

İnan çok ihtiyacım var Barış. Onların karşısına yalnız çıkmak beni ürkütüyordu. Yine de işleri daha fazla yokuşa sürmek istemediğimden başımı sağa ve sola salladım yavaşça.

Ayağa kalkıp üzerime eğildiğinde tatlı okyanus kokusu sardı etrafımı. Alnıma dudaklarını bastırırken, "sana söz veriyorum Savaş'tan bunun hesabını soracağım," deyip dudaklarını tenimden ayırdı.

Kapıyı arkasından kapattığında içimden güldüm. Ondan bunun hesabını soracak mıydı? Nasıl? Sonuçta onun kardeşiydi,ona ne kadar zarar verebilirdi ki? Ona en büyük zararı ben vereceğim. Onunla işim bittiğinde, beni hiç tanımamış olmayı dileyecek. Tatlı kardeşini de alıp geldiği gibi geri gidecek. Bir an gerçekten istediğimin bu mu, yoksa şu anki rehavetten dolayı mı böyle düşündüğümü sorguladım. Şu anlık isteğim bu doğrultudaydı.

Bir süre uyku ile uyanıklığın arasındaki çizgide dolandıktan sonra, uykuya daldım. Kapı çarpma ve ona eşlik eden bağırtıları duyunca gözlerimi açmadım. Halüsinasyon olduğunu biliyordum. Sesler giderek yaklaştığında babamın kükreyen sesini duydum.

"Bak işte! Demedim mi asilik yapıyor, sapasağlam burda uyuyor. Ama göstereceğim ben ona! Tatili zehir etti burnumuzdan getirdi annesi kılıklı!"

"Onun annesi benim. Düzgün konuş."

"Kanı çekiyor işte kanı. Çekmeyesice!"

Kolumu saran parmakları hissetmemle zorla kaldırılmam bir oldu. Gözlerimi açmadım. Sadece bir an önce son bulmasını istedim bu halüsinasyonun da.

"Aç gözlerini!"

"Melih bırak uyanınca konuşuruz."

Derin bir nefes verip gözlerimi açtım. Gözlerinden alev saçan babam ve bana onaylamazca bakan annem. Harika! Halüsinasyonum bir boyut atlamış içine üvey annemi de dahil etmişti.

Babamın eli yanağıma indiğinde yatağa düştüm. Canım çok acımıştı. Hiçbiri bu kadar gerçekçi değildi. Düştüğüm yerde öylece kaldım.

"Sen gerçek değilsin,"

"Melih kendine gel ne yapıyorsun?"

"Ne mırıldanıyosun ağzının ucuyla söyle söyle!"

Koluma kelepçe misali sarılan parmaklar tekrar beni kaldırdı.

"Melih şiddet çözüm değil yapma!"

"Ne çözüm o zaman? Ne çözüm ne!"

Kaşlarımı çatıp tereddütle elimi babama uzattım. Sıcak parmaklarım soğuk sakallı yüzüne değdiğinde, ikisi de bana deliymişim gibi baktı. Hızla elimi çektim. "Sen gerçeksin!" Diye fısıldadım şiddetle. Başımı ellerimin arasına aldım. Artık gerçekle halüsinasyonu ayırt edemiyordum.

"Melih çekil şurdan,"

Annem ellerimi tutup başımdan çekti. İşaret ve orta parmağıyla bileğimden nabzımı ölçerken gözlerimin içine bakıyordu korkuyla.

"Ne oldu kızım?"

Dudaklarım ağlamamak için büzüldüğünde gözlerim dolmuştu bile. Ellerini yüzüme koyup bana iyice yaklaştı.

SAVAŞ ve BARIŞ Where stories live. Discover now