"Siktir!"

Bana anlam veremediğim bir ifadeyle baktığında, gülümsemeye çalıştım ama beceremedim. Kitabı yerine koyup arkamı döndüm ve masadan çantamı alarak dışarı çıktım. Hangi akla hizmet buraya geldiysem. Arkamdan Barış'ın seslendiğini duyunca, tek kaşımı kaldırıp ona döndüm.

"Gitmene gerek yok,"  dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"Gelmemeliydim." Deyip tekrar arkamı döndüm.

"Varlığımı bile hissetmezsin. Söz veriyorum." Dediğinde olduğum yerde durup nefesimi verdim ve "tamam," dedim usulca. Henüz bir adım atmıştım ki söylene söylene gelen Savaş'ı görünce durdum.

"Kardeşim,beni buraya getirme amacın kitaplar ve kahvelerle boğarak öldürmekse tebrik ederim başardın." Derken,beni gördüğünde sustu ve çarpık bir şekilde gülümsedi.

"Misafirimiz  mi var?" Dediğinde ukalaca el salladı. Kaşlarımı kaldırarak, "hayır," dedim ve arkamı dönüp gittim. Bir süre ormanda yürüyüp peşimden gelmediğini görünce rahatlayarak yola çıktım. Aptal aptal Hayal! Biliyordum orada olacağını biliyordum ama zaten bilerek,onu görme umuduyla gitmiştim. Ona bir kez alıştıktan sonra vazgeçmem zor olacaktı ama imkansız değil. Hem...alışkınım ben. Alışkınım ben... bir insanın kurduğu en çaresiz cümle bu arkadaşlar. Bunu unutmayın aklınızın en dip köşesine kazıyın. Eğer bu cümleyi kendinize kuruyorsanız...geçmiş olsun.

Eve girdiğimde, akşam yemeği yeniyordu. Canım hiçbir şey istemediğinden, montumu portmantoya asıp yukarı çıktım. Üzerimi değişip saçlarımı topladım. Biraz test çözmeye karar verip çalışma masama oturdum ve test kitabımı açtım. İki gün okula gitmediğim için geride kalmış olmalıydım. Neyse ki, bugün cumaydı ve yarın okul yoktu. Araya haftasonu girdiği için babamın sinirleri biraz daha yatışırdı ve ben de pazartesi okuluma gidebilirdim.

"Hayal? Girebilir miyim?"

Ağrıyan ensemi elimle ovarken başımı fizik testinden kaldırdım.

"Gel anne."

Elinde süt ve kurabiyeyle içeri girip tabağı masama bıraktı.

"Nasıl geçti görüşmen?" Diye sorduğunda, omuz silkip "idare eder," dedim ve ağzıma bir kurabiye attım.

Annem kaşlarını çatarak, "ne demek idare eder? Yağız alanında en iyilerindendir, artık bundan da memnun kalmazsan kusurabakma kızım ama sorun sendedir," dediğinde güldüm.

"Sorun bende ki, psikoloğa gidiyorum anne," dediğimde annem de gülerek bir kurabiye aldı ve son anda hatırlamış gibi, "pazar günü gidiyoruz. Sen de geleceksin değil mi?" Dediğinde kaşlarımı çattım,

"Nereye?"

"Dağ evine,"

Başımla onayladım. Her kış dağ evimize gidip bir hafta tatil yapmak neredeyse geleneğimiz haline gelmişti. Ama bu sefer gitmek hiç içimden gelmiyordu.

"Ben evde kalıp sınavıma hazırlanayım anne. Size iyi tatiller,"  dediğimde başıyla onayladı ve "Masal'ı da götürüyoruz bu sene," diye cevap verdi. Gülümsedim.

"Onu özleyeceğim," ardından,  "ve seni de," diye eklediğimde annem, şefkatle gülümseyerek odadan çıktı. İçimden 'ben de bir hafta tatil yaparım' deyip ders çalışmaya devam ettim.

Uykum gelince, ilaçlarımı içip yatağıma girdim. Gözlerimi kâbussuz bir sabaha açtığımda mutlulukla gerindim. Komodinimden telefonumu alıp saate baktım. 12.42.
Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. O kadar uyumuş muydum?

SAVAŞ ve BARIŞ Where stories live. Discover now