Hoşgeldin sadist Savaş Demirhan. Güle güle masum Savaş Demirhan.

Annemle babamın uyanmasından korkup kaşlarımı çatarak yanına ilerledim. Kalbim ağzıma doğru tırmanıyordu. Usulca yanına, onun uzandığı gibi uzanıp sırtımı yatak başlığına dayadım. Görüş açımda onun siyah sporu, benim çıplak ayaklarım vardı ve ben de gözlerimi bunlardan ayırmıyordum. Ayakkabısını çıkarması lazımdı. Ben bu yatakta yatıyorum ve dışarının bütün mikrobunu yatağıma taşımasına izin veremezdim.

Dudaklarımı yalayıp "ayakkabını çıkarsan iyi olur," dedim. Dilimi ısırdım. Hadi ama. Bundan daha iyisini yapabilirsin Hayal. Oldu olacak "Savaşcığım ayakkabını çıkarır mısın lütfen?" Deseydin.

Kısık sesli gülüşünü duyduğumda halimden zevk aldığını anlamıştım. Kendimi komik duruma düşürmüştüm. Ama şu an bu umurumda değildi. Gerçekten ayakkabılarını çıkarması gerekiyordu!

"Gerçekten şu an tek derdin ayakkabılarım mı?"

Bunu gerçekten merak eder gibi sormuştu. Ben de bekletmeden dürüstçe cevabımı verdim.

"Evet."

Elini bana doğru uzattığını gözümün ucuyla gördüğümde ne yapacağını bekledim. Saçımı kulağımın arkasına atmıştı. Bu kadar mı? Bu muydu? Hayır hayır bana değen eli değildi. Soğuktu. Metal olduğunu hissedebiliyordum. Bıçak! Bu.. bıçaktı.

Gözlerimi kapattım. Soğuk metal kulağımın arkasından boynuma doğru hafifçe yol aldığında, nefesini yine kulağımda hissettim. "Gözlerini aç, cesur Hayal-et"

Dediğine itaat edip gözlerimi açtım. Gözümün önünde, gri parlak bir bıçak vardı. Elinde onu çevirerek, "bunu hatırladın mı?" Diye sorduğunda, "beni kendi silahımla mı vuracaksın?" Diye sordum küçümseyerek. Sadist gülümsemesi yüzünde her zamanki yerini aldığında dönüp gözlerinin içine baktım.  İçimden tek bir cümle geçiyordu. Ayakkabılarını çıkar!

"Ah, sana ne yapsam acaba aptal cesur hayalet," dediğinde tek kaşımı kaldırdım. "Senden korkmuyorum." Dedim büyük bir özgüvenle. O ise beni duymuyordu bile.

Bıçağı gözümün kenarına getirip, "güzel ela gözlerini mi oysam?" Dediğinde soğukkanlılıkla gülümsedim. Ardından aşağıya indirip gamzeme bastırdı. Oradan üst dudağıma getirip orada gezindi, "yoksa kardeşimin çok sevdiği gülümsemene ev sahipliği yapan dudaklarını mı kessem?" Dediğinde bıçağı daha sert bastırdı ve çekti. Hissettiğim küçük bir acıyla, üst dudağımın kenarını çizdiğini anladım. Ona inat dilimi yaraya götürüp kanı emerken, gözleri yaptığım şeyi izliyordu. Gözlerini kısıp bana baktığında gülümsedim.

Elinde hafif kanımın bulaştığı bıçağı hızlı bir hareketle hemen yanıma,yatağa sapladığında nefesimi tuttum. Ayağa kalkıp başıma dikildiğinde, ona bakmadım. Birkaç dakika sadece bana baktı baktı baktı. Ben ise sonunda ayakkabılarının yatağımdan çıktığını düşünüyordum.

Bir şey demeden, kütüphanemin kapısına ilerledi. Kapıyı açacakken arkasını dönüp "bu burada bitmedi aptal Hayal-et" dediğinde başımı dikleştirdim ondan korkmadığımı belli etmek için. O da, gülerek arkasını döndü ve gitti. Tuttuğum nefesimi rahatlıkla verdim ve başımı arkaya attım. Kendimi kasmaktan her yerim gerilmişti. Bu çocukla sadece konuşmak bile beni yoruyordu.

Yatağıma sapladığı bıçağımı gülerek alıp ait olduğu yere,çantama attım. Daha sonra kendime gelebilmek için, banyoya yüzümü yıkamaya gittim. Yüzümü yıkayıp bir süre aynadaki yansımama baktım. Dudağımın kenarında tahmin ettiğim gibi bir çizik vardı ama çok derin değildi. Bıçağın dokunduğu diğer yerleri de kontrol ettikten sonra, yüzümü kurulayıp yatağıma geçtim. O gece rüyamda ela gözler, sadist gülümsemeler ve karanlık bakışlar gördüm.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin