BEDEL 94 *FİNAL 1*

59.5K 2.7K 387
                                    

Kendi vatanımıza dönerken asıl vatanımızdan, toprağımızdan ayrılmış gibi hüzün kaplıydı yüreğimiz. Doyamamıştık ordaki huzura. Kendi evimizin, ailemizin içinde olduğu memleketimiz gurbet gibiydi şimdi.

Dünüşümüz yine İstanbul'a olacaktı. Bu kez daha uzun kalacaktık İstanbul'da. Nazlı'nın nişanından sonra dönecektik evimize. Ailemin hasretine alışsam da yine de özlüyordum. Çocuklarım da seviyordu burda olmayı. Kalabalıkta canları sıkılmıyordu. Burda oynamak için çok yaşıtları vardı.

Uçağımız inmeden önce çocukları sıkı sıkı giydirmeye çalışırken itiraz edip giymemekte diretiyorlardı. Onlara göre yaz gelmişti artık. Kendi memleketimizin kışı yaşadığına ikna edemiyorduk onları. Mekke'den aldığımız oraya ait kıyafetleriyle çıkmak istiyorlardı ailelerimizin karşısına.

Dört saat süren yolculuğumuz nihayete erdiğinde yurduma dönmenin sevincini bile yaşayamıyordum. En sevgiliyi ardımızda bırakıp gelmek çok zordu. Buruk bir sevinç vardı yüreğimizde.

Havaalanının çıkış kapısına ulaştığımızda bizi sevinçle karşılayan ailelerimizi görmek mutlu etmişti bizi. Benim iki ailem de gelmişti bizi karşılamaya. Ama biz kimsenin umrunda değildik. İlgi odağı haline gelen, Eyüp ve Berfin'di. Ailelerimiz onları görünce bizi unutmuşlardı neredeyse. Torunlarını kucaklarken söylenmeyi de ihmal etmiyorlardı.

"Ah yavrum nasıl da zayıflamışlar!"
"Hasta mı bu çocuklar? Renkleri kaçmış."
"Bu havada bu kıyafet giydirilir mi? Hırkası nerede çocukların?"

Eyüp, Harun amcasının kucağına gidince hemen yaptıklarını, gördüklerini anlatmaya başlamıştı.

"Amca, biz büsbüyük bir camiye gittik. Ben namaz kılmayı öğrendim orda. Soora Berfin hasta oldu. Soora bana araba aldık. Kabe çok büyüktü. Biz orda dondurma da yedik. Hemencecik yaz geldi. Hadi yine dondurma alalım."

Eyüp nefes almadan konuşurken Berfin ise uçaktaki uykusu bölündüğü için sersemlemişti. Yol boyu Eyüp'ün maceralarını dinlemişti herkes. 

Annemin evinde tatlı telaşlar vardı. Bir yandan bizi ziyarete gelenler, diğer taraftan Nazlı'nın nişan telaşıyla yoğun günler geçiriyorduk. Nazlı'nın nişanlanmasını hala hazmedemesem de onun bu kadar heyecanlı ve mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Nazlı heyecanla nişana hazırlanırken onun mutluluğuna ortak olmaktan başka çarem yoktu. Nişanının güzel geçmesi için hepimiz seferber olmuştuk.

Ziyaretimize gelenler arasında Nazlı'nın nişanlısı Yasin ve ailesi de vardı. Tanıdığımız bir aile olduğu için yabancılık çekmemiştik ama Yasin'i çok tanımıyordum. Nazlı'nın işaret etmesiyle yerimden kalkıp mutfağa gittiğimde gördüğüm manzara karşıdında gülmekten alıkoyamamıştım kendimi. Ömer ve ablamın eşi, Yasin'le birlikte balkonda muhabbet ediyordu. Aslında muhabbet değildi bu, resmen köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlardı yeni damadı.

"Abla gülmesene ya. Kocana söyle üstüne gitmesin. Ahiret soruları soruyorlar."

"Bizden kız almak kolay değil öyle..."

"Ablam haklı. İfadesini alamadık damadın." Diyerek mutfağa giren Samet'i görünce Nazlı cevap verememişti. Adı gibi nazlı yetişse de Samet'ten çekiniyordu. Samet te balkona gidip eniştelerine katılınca Nazlı oflayarak içeri girmişti.

Umreden döndüğümüzden beri hastalıkla uğraşıyorduk. Ömer'le Eyüp ağır hastalık geçirmişlerdi. Bir haftamız hastanelerde geçmişti. Ben kendimi iyi hissetmesem de onlar için sağlam durmam gerekiyordu. Eyüp çocuk olduğu halde Ömer oğlundan daha nazlı davranıyordu hastalandığında.  Ömer'le ilgilendiğim kadar Eyüp'le ilgilenemiyordum. Zor olsa da ikisi de atlatmıştı hastalığı.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin