BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*

89.9K 4K 242
                                    

Bu kadarı da fazlaydı artık. Dün akşam yaptıklarının ödülünü vermeye gitmişti ona. Beni ne de güzel kandırmıştı. Oysa ki ödülün büyüğünü ona veriyordu. Üstelik bana yemek sözü vermişken. Önce onu mutlu edip gönlünü alacak sonra beni kandırmaya devam edecekti. Belki de elimi tuttuğu için özür dileyecekti ondan. Bu evde kim ne yaparsa yapsın artık umursamıyordum ama Ömer'in yaptığı şeyleri kaldıramıyordum ağır geliyordu.

Duvara çarpıp yere düşen telefon kısılan cılız sesiyle defalarca çalmış fakat açmamıştım. Açmayacaktım.

Bu evde daha fazla durmak istemiyordum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor boğuyordu beni. Kendimi dışarı atmam lazımdı. Nereye gideceğimin bir önemi yoktu. Sadece bu evde durmak istemiyordum. Belki dışarı çıkıp biraz nefes aldıktan sonra geri dönecektim belki de hiç dönmezdim. Belki soluğu İstanbul'da ailemin yanında alacaktım. Şuan hiç birini düşünemiyordum. Tek istediğim bu evde durmak istemediğimdi. Anı yaşamayı özlemiştim. Bir anda karar verip sonunu düşünmeden uygulamayı. Sadece o anki yaşayacağım şeyi düşünmeyi.

Dolaptan çantamı alıp alt kata indim. Birinin beni görmesi sorun değildi çünkü zaten yemeğe gidecektik. Dış kapıdan çıktığımda korumanın gözü üzerime dikilmişti.

"Buyur hanımım."

Kapıdaki adamlara bile hesap veriyordum bu evde. Oysa ki bekarken annem bile hesap sormazdı bana. Çünkü beni bilirdi güvenirdi. Zaten ben hesap sormasına gerek bırakmadan herşeyi söylerdim ona.

"Ömer'i bekliyorum." Demem onu tatmin etmemişti. Bu kez ses tonumu sertleştirdim.

"Ağanı ara. Ona da hesap sor. Karını nereye gönderiyorsun diye sor."

Sözlerim karşısında afallamış birşey diyememişti. Yanından uzaklaşıp ilerdeki sokağa girmiştim. Ana caddeye çıkan uzun yola girip hızla yürürken kısa sürede ana caddeye ulaşmıştım. Etrafa baktığımda taksi görünmüyordu. Yürümek istiyordum fakat her an Ömer'e yakalanabilirdim. Zaten muhtemelen ordan çıkıp eve gitmiştir.

Yürürken arkamda çalan korna sesiyle durup Ömer olmasın diye dua etmiştim. Korkuyla başımı çevirdiğimde yanımda duran taksiyi gördüm. Taksicilerin yürüyen birine korna çalmasından nefret ederken şimdi hızır gibi yetişmişti. Taksinin arka kapısını açıp bindikten sonra taksi hareket etmişti.

"Nereye hanımefendi."

Şoförün dikiz aynasından bana bakarak sorduğu soruyla ne diyeceğimi şaşırmıştım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Tek isteğim o evden uzaklaşmaktı ve uzaklaşmıştım.

"Sahile. Sahilin kalabalık olmayan kısmına."

Burda deniz yoktu ama göl vardı. Su her zaman ferahlatırdı beni. Aklıma sadece orası gelmişti.  On dakika kadar ilerledikten sonra hastenenin önünden geçtiğimizi farketmiştim. Bir anda aklıma gelen fikirle hemen arabayı durdurup ücretini ödeyerek inmiştim taksiden.

Benle ilgilenen doktor Şule'ye gidecektim. Şule'yle ilk karşılaşmamız pek hoş olmasa da kontrole gittiğim zaman biraz sohbet etmiştik. Bana darp raporunu verdiğinde telefon numarasını da vermiş ihtiyacım olduğunda aramamı söylemişti.  Nikahım kıyıldığında ise arayıp güzel haberi vermiş ondan sonra da birkaç kez telefonla görüşmüştük. Şu durumda ondan başka gidecek yerim yoktu. Ama ne numarası yanımdaydı ne de telefonum. Hastenede bulabilirdim belki onu.

Odasının önüne gittiğimde sekreteri çıktığını söylemişti. Ne kadar ısrar ettiysem sekreteri adresini vermemişti. En sonunda Şule'yi aramasını rica etmiştim. Israrlarıma dayanamayıp aramıştı. Sekreteri onla konuştuktan bir süre sonra telefonu bana uzatmıştı. Yardımına ihtiyacım olduğunu söylediğimde tereddütsüz beni evine davet etmişti. Neyse ki evi hastaneye yakınmış.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin