BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*

63.5K 3.2K 323
                                    

İKİ AY SONRA

İstanbul'dan geldiğimden beri herşey çok güzel gidiyordu. Hayatım düzene girmişti Ömer'le arada bir inatlaşıp ufak tartışmalar yaşasak ta bunlar evliliğin olmazsa olmazıydı. Birbirimizi kırmadan olayı kapatıyorduk. Tek sıkıntım, iki aydır gördüğüm birbirine benzer kabuslardı. İlk kez Ömer'den birşey saklıyordum ve bu beni çok huzursuz ediyordu.

O kadar mutluydum ki Sevda'nın geri dönüşünü bile umursamıyordum. Geldiğini ilk duyduğumda sinirlerim altüst olsa da bunu içime gömmüş Ömer'e birşey yansıtmamıştım. O da bu halimi farketmişti ve bana daha çok ilgi göstermeye başlamıştı. Ömer beni çok seviyor üstüme titriyordu. Bu saatten sonra Sevda umrumuzda değildi. Konusu bile açılmıyordu evde. Korktuğum gibi olmamıştı. İki ay geçmesine rağmen karşımıza çıkmamıştı. Belki de günahını almıştım gerçekten orda yapamamıştı. Sonuçta yıllardır burda yaşıyordu. Arada bir belli etmeden Ömer'in telefonunu kurcalıyordum ama Sevda'ya dair hiç birşeye rastlamamıştım

Bebeğim yedinci ayına girmişti artık. Kızımız olacağını öğrendikten sonra onun için alışveriş yapmaya başlamıştık. Dışarı çıkamıyordum ama hastaneye kontrole gittiğim zamanlarda fırsat buldukça birşeyler alıyorduk. Krem rengi bir beşik ve dolabını alarak odamın boşta kalan köşesine yerleştirdik. Doğumdan sonra beşiğini yatağımın yanına alacaktım. En az iki yaşına gelene kadar ayrı odaya alamazdım onu. Kızımı o beşikte hayal ettikçe doğumu için sabırsızlanıyordum. Birkaç kıyafet ve doğumda lazım olacak eşyaları da almıştık. Çok eşya almak istemiyordum şimdiden. Zaten babaannesi ve anneannesi örgüler örmeye başlamıştı ona. Ben de örgüden anlamasam da Gülsüm ananın yardımıyla birkaç tane patik örmüştüm.

Bir de Ömer için bir atkı örmüştüm. İlk defa yapsam da güzel birşey çıkmıştı ortaya. Kış kendini iyice göstermiş, her taraf beyaz örtüyle kaplanmıştı. İstanbul'da yılda birkaç gün yağan kar burda kış boyu devam ediyordu.

Ömer işine yoğun bir şekilde devam ederken arada bir İstanbul'a gidip geliyordu. Ben de çizimlerime devam ediyordum. Artık çizimlerimde bile çocuksu figürler kullanıyordum. Bazen anne kız kıyafeti çizip kızımla aynı giyindiğimizi hayal ediyordum. Kendim ve bebeğim için de birkaç özel tasarım yapıp hazırlatmış başka yerde kullanmalarına izin vermemiştim. Bu halimle şirkette çalışamayacağım için evde çizip veriyordum. Şirketin tasarımcısı ise işine devam ediyordu.

Ömer yine iş için Serhat ve asistanıyla birlikte iki günlüğüne İstanbul'a gitmişti. Bu dördüncü gidişiydi ama onsuz kalmaya alışamıyordum. Ömer yanımda olmadığı zamanlarda telefonla her an varlığını hissettiriyordu.

Öğleden sonra Kasım'ın annesi ve eşi Hazal gelmişti misafirliğe. Hazal'la önceleri yakınlaşmaya çekinsem de sıcak tavrı insanı kendine çekiyordu. Hep onlara gitmediğimden şikayetlenirdi ama Ömer kesinlikle o eve gitmemi yasaklamıştı. Diğer akrabalarına arada bir gidiyorduk ama oraya gidemiyordum. Zaten Ömer götürse de gitmezdim o eve. Bir kez gitmiştim ve pek sıcak karşılanmamıştım. Üstelik Kasım'la karşılaşmayı da istemiyordum.

Hazal dört aylık hamileydi hastaneye gidip ordan buraya gelmişlerdi. Hüsna hanım içeri girdiğinden beri asık suratlı oturuyordu. Bu tavrı bana değildi. Artık eskisi gibi beni oğlunun katili olarak suçlamıyordu çünkü oğullarının katilini öldürmüşlerdi zaten.

"Hastaneye gittik. Hazal'ın bebeği de kızmış." Demesiyle anlamıştım surat asmasının sebebini. Hazal'ın zaten bir kızı ve bir oğlu vardı.

Ne kadar cahil bir düşünceye sahiplerdi. Peygamber efendimizin kadınlara, kız çocuklarına verdiği değerden haberleri yok muydu acaba. Onun ümmeti olarak övünen insanlar nasıl olur da cahiliye devri insanları gibi kızları küçük görürler.

BEDELWo Geschichten leben. Entdecke jetzt