BEDEL 2 *KANA KAN*

170K 5.2K 291
                                    

"Bırakın beni nereye götürüyorsunuz? Durun ne olur bırakın."

Yüzünü görmediğim iki adam kolumdan tutup beni karanlığa doğru sürüklerken feryadıma karşılık vermiyorlardı.

"İmdaaat.. Kurtarın beni kimse yok mu? Anneee."

Çığlıkla gözümü açtığımda yatağımda buldum kendimi. Bir süre derin nefes alarak kendimi toparlamaya çalıştım. O iki adamın kolumda bıraktığı hissi hala yaşıyordum sanki. Saate baktığımda geç kaldığımı farkettim. 

Sınav gününe böyle bir kabusla uyanmıştım. Aceleyle hazırlanıp çıktım evden. Sınava yetişmem lazımdı. Açıktan okuduğum ilahiyat bölümünün vize sınavı vardı. Okulum iki yıllıktı ama geçemediğim birkaç ders yüzünden okulum bir yıl daha uzamıştı. Hayalim öğretmen olmaktı. Küçücük masum yüreklere Allah'ı anlatacaktım, İslam'ı sevdirecektim.

Nihayet sınavın olacağı okula ulaştım. Sınava beş dakika kalmıştı. Hemen içeri girip kağıtta yazılı olan 17 nolu sınıfı buldum. Başlama ziliyle birlikte soruları çözmeye başladım. Doğrusu pek te çalışamamıştım. Hem iş hem okul biraz zor oluyordu. Küçük bir modaevinde çalışıyordum ve yaz sezonu olduğu için işlerimiz baya yoğundu. Bazen geç saatlere kadar çalışıyor, ders çalışmaya imkan bulamıyordum.

Bildiğim soruları çözdüm, bilemediklerimi rastgele işaretledim. Gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulamıyordum bir türlü.  Bitiş zili çaldığında kağıdımı verip çıktım. Daha kurtulamamıştım sınav stresinden. Bir buçuk ay sonra final sınavına iyi hazırlanmam gerekiyordu.

Okuldan çıktıktan sonra yürümeye başladım. Serin nisan sabahında taze çiçeklerin kokusu biraz ferahlamıştı beni.  Bahar mevsiminin ayrı bir güzelliği vardır. Sanki dünya yeniden can bulmaya başlar bahar mevsiminde. Kışın ağır kasveti, yerini rengarenk çiçeklere bırakır.

Durağa kadar yürürken ferahladığımı hissediyordum. Kırk beş dakikalık yolculuktan sonra nihayet mahalleye ulaşmıştım. İstanbul trafiği işte pazar sabahı bile kendini gösteriyordu. Bir de sınav olunca iyice yoğun oluyor.

Yol boyu içimde sıkıntı vardı. Sokağımızın biraz aşağısındaki durakta indim otobüsten. Biraz yürüyüp sokağa girdiğimde sokağın ileri tarafında kalabalık gördüm. Ve sokağı kaplayan bir sürü araba. Biraz uzakta olduğu için bizim evimiz mi yan evlerden biri mi seçemiyordum. Sokakta düğün olsa haberim olurdu. Zaten komşularımızın çoğu akraba sayılırdı. Telaşla adımlarımı hızlandırdım. Eve yaklaştığımda kalabalığın evimizin önünde olduğunu görünce korku dolu gözlerle kalabalığa baktım. Hepsi takım elbiseli bir sürü adam. İçlerinde amcamı gördüm. Yanına yaklaşıp "Amca, hayırdır ne oluyor?" dedim. "İçeri gir hemen." Demesiyle susup içeri girdim. Amcamla konuşurken üzerimdeki keskin bakışları görmezlikten gelmiştim.

Binamız aile binasıydı. Daha ben doğmadan ailece Bitlis'ten çıkıp bu eve yerleşmişler. Üç katlı evimiz çift daireli, her dairede bir amcam ailesiyle oturuyordu.

Alt katta oturan amcamın kapısını çaldım açılmadı. Karşı dairesinde oturan Zübeyde yengemle biraz sorunluyduk. O yüzden ona hiç bakmadan geçtim. İkinci katta dedemin evinden kalabalık erkek sesleri geliyordu ve kapının önü ayakkabı doluydu. Dizlerimin bağı çözülmüştü korkudan merdivenleri zor çıkıyordum. Nihayet kendi evimin olduğu kata ulaştığımda evdeki kalabalık, ayakkabılardan belli oluyordu. Evin büyük gelini annem olduğu için bir olay olduğunda kadınlar bizde toplanırdı. Açık olan kapıdan içeri girdiğimde Zübeyde yengemin feryadı ortalığı inletiyordu. Odadan çıkan kuzenimle gözgöze geldik.

"Ayşe ne oluyor birine bir şey mi oldu?" Diye  bağırdım.

"Hakan abi birini öldürmüş".

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin