BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*

73.2K 3.5K 372
                                    

CHEROPHOBIA, yani mutlu olma fobisi. Bazı insanlar çok mutlu olduklarında başlarına birşey geleceğinden korkarlar ve mutluluğu tam yaşayamazlar. Ben de öyleydim işte. Hayatım düzene girmeye başlıyordu ama ben mutlu olmaya korkuyordum. Sonunun hüsran olmasından korkuyordum.

Şimdi ise umre hayalim gerçekleşiyordu. Üstelik işe girmiştim. Yakında kendi evimize çıkacaktık. Herşeyin bir anda bu kadar güzel gitmeye başlaması beni korkutuyordu.

Elimdeki kağıda bakarken yaşlar süzülüyordu gözlerimden. Peki bu yaşlar ne içindi? Mutluluktan olamazdı. En son hamileyken yaşlar dökecek kadar mutlu olmuştum. Bir daha asla o kadar mutlu olamazdım. Bir anda yerle bir olan hayatım bir daha asla normale dönmezdi.

Belime dolanan kolları hissettiğimde kendimi Ömer'in sıkıca saran kollarında buldum. Şuan ihtiyacım olan tek şey başımı yaslayıp saatlerce ağlayabileceğim bir omuzdu. Nedensizce ağlamak istiyordum. Aslında o kadar çok nedenim vardı ki.. Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydim ağlamak için.

"Ağla güzelim ağla. Yüreğine ağır gelen ne varsa gözlerinden taşsın. Yeter ki bir daha sessizliğe gömülme. Bir daha sükut düşmesin diline."

Ben ağlamamak için direnecekken Ömer'in verdiği cesaretle ağlayışım hıçkırığa dönüşmüştü. Gözlerim, yüreğimdeki yükü taşıyacak kadar güçlü değildi. Ancak ruhum bedenimi terkettiğinde bedenim bu ağır yükten kurtulabilirdi. Ağlamak acımı bir nebze olsun hafifletse de can bedende kaldıkça içimin yangını dinmeyecekti.

Ömer rahatlamamı sağlasa da daha fazla sürdüremezdim bunu. Bir an önce toparlamam lazımdı. Yeni hayatıma BİSMİLLAH diyerek adım atmalıydım.

İlk gün çok çalışmamıştım. İşe giriş işlemlerini hallettim ilk önce. İki gün sonra resmen Kıratlı Tekstilin bir çalışanı olacaktım. Ömer'in asistanı İrem'in yardımıyla çalışacağım yeri, yapacağım işleri öğrenmiş ve iş konusunda yakından muhatap olacağım kişilerle tanışmıştım. Neyseki yabancısı olmadığım bir alandı.

Bekir ağanın tavrı tuhaf gelmişti bana. İşe girmem pek hoşuna gitmemiş gibiydi. Aslında böyle birşeye izin vermesi bile şaşırtmıştı beni. Bir ara odasına girip iş konusunda birkaç detay sorduğumda ilgisiz davranışı dikkatimi çekmişti. Bana karşı her zamanki sıcak davranışının aksine mesafeliydi.

Tekrar Ömer'in odasına girdiğimde her zamanki gibi işine odaklanmıştı. Karşısına oturduğumda başını kaldırıp yüzüme bakınca moralimin bozuk olması dikkatini çekmişti.

"Ne oldu sultanım. Niye canın sıkkın"

"Yok bir şey." Desem de Ömer sebebini öğrenmeden bırakmazdı beni.

"Baban işe girmeme pek memnun olmadı galiba. Haberi yok muydu işe gireceğimden?"

"Dün akşam söylemiştim aslında . Sen tavrına takılma. Seni bu işyerinin sınırları içine alması bile mucize. Yakında kabullenir."

"Pek kabulleneceğini sanmıyorum."

"Kabullenmek zorundalar. Evlenmeden önce onları, kesinlikle evliliğime karışmamaları konusunda uyarmıştım. Evliliğe zorladılar, sonrasına karışmaya hakları yok."

Son sözü yüreğimi öyle acıtmıştı ki bir an önce kendimi dışarı atmak istedim. Son zamanlarda en ufak bir söz bile yüreğime dokunuyordu. Bir saniye daha kalsam boğulacaktım sanki. Çıkmak için hamle yaptığım sırada Ömer'in önüme set olup geçiş yolumu kapatmasıyla olduğum yerde durdum. Yüzlerimiz birbirine bu kadar yakınken yüzümün her bir zerresini ezberlercesine göz hapsine almıştı beni.

"Senle evlendiğim için birgün bile pişman olmadım. Bin defa daha dünyaya gelsem, bin defa daha senle evlenirdim. Sadece kötü zamanda karşılaştık. Oysaki seni ilk gördüğümde..."

BEDELOnde as histórias ganham vida. Descobre agora