BEDEL 9 *ÖMER AĞA*

91K 4.3K 62
                                    

Yüzük almaya giderken annemi de yanımda istemiştim. Arabaya bindiğimizde Gülsüm hanım yanıma oturmuştu. Görümcesi de annemi başka arabaya bindirdi. Arabaya binince gözüm şoföre takıldı. Biraz düşündükten sonra hatırlamıştım bu adamı. O yağmurlu günde yolumu kesip, arabaya binmem için ısrar eden adamdı. Esmer hafif dalgalı saçlı, 25 yaşlarında yakışıklı biriydi. Gülsüm hanım ona bakarak "Kuyumcuya gidiyoruz Serhat." dedikten sonra bana döndü.

"Kızım bizim erkeklerimiz serttir. Gerek eşinin gerekse kayınbabanın yanında dikkatli davran. Her düşündüğünü söyleme. Koca evi baba evine benzemez. Zamanla alışırsın..."
Yol boyu yaşam tarzlarını filan anlattı. Bir de telefon numaramı istedi.

"Telefonum yok. Bir süre telefon kullanmak istemiyorum." diyerek annemin numarasını verdim.
Araba bir kuyumcunun önünde durunca hep birlikte içeri girdik. İçeride hiç müşteri yoktu. Zaten kapıdaki tabela kapalı gösteriyordu dükkanı. İçeri girdiğimizde bize gösterilen hürmete, ikrama ağzım açık kalmıştı. Koltuklara oturduk, yüzük çeşitleri önceden hazırlanmıştı. Yüzüklerin hepsi birbirinden güzeldi ve bir sürü model vardı. Bir türlü karar veremiyordum. En sonunda eleye eleye birine karar verdim. Rahatladım derken bu kez bilezik çeşitleri geldi önüme. Bir tane de bilezik seçtim. Abartılı birşey değildi. Mağaza sorumlusu elindeki kutuyu Gülsüm hanıma göstermişti.

"Hanımım, bu kutuda özel tasarım bir setimiz var tam gelininize layık."

Gülsüm hanım kutuyu  alıp açtı. Kutudaki sete hayran kalmıştı. Bana gösterdi.

"Çok abartılı." Dememle yüzü düştü. Ben daha zarif şeyleri seviyordum. Kutuyu getiren adam zevkimi anlamış olacak ki yerinden kalkıp başka iki kutu getirip açarak masaya bıraktı. Biri çok güzeldi. Ben birşey demeden ilgiyle baktığım seti de kenara ayırdılar.

Ordan çıkarak yine yola çıktık. Eve döneceğimizi sanmıştım ama başka yola girerek devam ettik. Araba durduğunda tekrar inerek bir modaevine girdik.
Burayı iyi biliyordum. Arada bir tasarımlarımı buraya verirdim. Ya da özel bir siparişte model hazırlardım buraya.

Her zaman kalabalık olan yer bomboştu. Neslihan hanım bizi kapıda karşılamıştı. Beni Gülsüm hanımın yanında görünce önce durumu anlayamamıştı. Gülsüm hanım beni gelini olarak tanıştırdığında hayretler içinde kalmıştı.

Büyük salona geçtiğimizde kenarda askıda ardarda dizilmiş bir sürü kıyafet konulmuştu. Bunlar da benim için hazırlanmış fakat hepsi çok abartılıydı. Alt tarafı evde bir yüzük takılacaktı. İçlerinden açık pembe renkli boydan boya dantel detaylı bir elbise seçtim. Üzerine uygun bir şal isteyip elbiseyi denemeye gittim. Şalı da bağlayınca şahane olmuştu. Elbise ufak potluklar dışında tam oturdu üzerime. Hemen ölçü alınıp düzelttiler potlukları.
İşimizi bitirip çıkacakken mağazadaki kız bana "Yarın kaçta gelelim?" diye sormuştu.

"Ne için?" Dedim şaşkınlıkla.

Gülsüm hanım "Seni hazırlayacaklar kızım sabah onbir uygun mu?" dedi. Tam ağzımı açtım, gerek yok diyectim, annem "Uygundur" dedi.
Kıyafetleri orda bırakarak çıkmıştık.  Kıyafete uygun ayakkabı da alıp eve geldik. Annem evden çıkmadan uyarmıştı ne derseler itiraz etmeyeyim diye o yüzden kendimi onlara bırakmıştım. Eve gelince de Bekir ağaya söylediklerim yüzünden azar işitmiştim. O da Gülsüm hanımın sözlerine benzer şeyler söylemişti. Anlaşılan zor günler bekliyordu beni o evde.

Eve girdikten iki dakika sonra Zübeyde yengem peşimizden geldi. Neler aldığımıza bakacaktı ama elimiz boştu. Arif amcam da onun arkasından gelmişti. Amcamı görünce öfkeyle amcama baktı.

"Benim kızım bu evin köpeği mi onu kuma verecektiniz. O da sizin yeğeniniz. Mesele Elif olunca kıyamadınız. Benim kızım köle olacaktı Elif ise hanım olacak."

Amcam ağzını açacakken ben cevap verdim.

"Yenge, kuma olmak daha iyi değil mi? Hem küçük kuma daha kıymetli olur. Kasım ağanın elinde rahat ederdi."

Yengemin bir anda rengi kaçtı, afalladı. Onu kendi sözleriyle vurmuştum.

"Sen kızını vermeye dünden razıydın. Bugüne kadar çocuklarının birşeyine karışma hakkı verdin mi bize? Biz kızının kuma olmasını istemezdik ama sen sevindin. Bize diyecek söz bırakmadın. Senin oğlunun bedelini bu kız ödüyor sen hala geçmiş burda konuşuyorsun."

Yengem amcamın sözleri üzerine öfkeyle söylenerek çıkıp gitti.
Annemler oturmuş durumu değerlendiriyordu. Yarın neler yapılacağını planlıyorlardı. Birkaç yakın akrabayı arayıp yarın için çağırdılar. Sanki normal bir evlilik olacak. Sanki sevdiğim istediğim biriyle gönül rızamla evleniyorum.  Sanki ben o adama zorla verilmedim. O adam. Kimle evleneceğimi bile bilmiyorum. Sadece adını öğrenmiştim. 'Ömer'. Hatta ÖMER AĞA. Neyse ki yarın tanışabilecektim müstakbel nişanlımla.

Birkaç gündür gördüğüm rüyaları hatırladım. Şimdi gerçekleşmişti. Hakan'ı ve ailemi kurtarmıştım ama ben yanıyordum. Onlar her ne kadar bu evliliği bedel olarak görmeseler de değişen birşey yoktu. Sadece şartlar yumuşamıştı. Kasım denen herifin kölesi olmaktan kurtulmuştum en azından. Peki ya daha kötüsüne denk gelirsem!

Fatih'i unutamıyordum. Her an aklımdaydı. Korkuyordum. Ya buraya gelirse. Ya bir olay çıkarırsa. Fatihle son zamanlarda tartışmalarımız başlamıştı. Bunda annelerimizin rolü büyüktü. Halam bize karşı hep mesafeliydi. Eşi birkaç kez cezaevine girip çıkmıştı. Halam o dönemlerde kardeşlerinden destek beklemiş.
Bizimkiler ise onun eşinin durumundan dolayı pek muhatap olmak istemiyorlardı. Beni de o yüzden vermek istemiyorlardı.

Bölüm sonu..

BEDELDonde viven las historias. Descúbrelo ahora