BEDEL 17 *KUMA*

108K 4.7K 787
                                    

Multimedya: Leçek. Doğuda evli kadınların tülbent bağlama şekli.

Aylardır ilk defa böyle derin uyumuştum. Gece yarısına kadar gözüme uyku girmemiş, sabaha doğru uyuyabilmiştim. Gözlerimi hafif aralamaya çalışırken sanki yıllardır uyumuş gibiydim. İkimiz de hala akşam yattığımız şekildeydik. Ben dağınık uyuduğum halde gece hiç kıpırdamamıştım. Beni saran kolların arasında hiç istifimi bozmadan yatmaya devam ettim. Ne olurdu beni böyle şefkatle saran kollar bana ait olsaydı. Şefkati kadar sevgisini de hissedebilseydim. Şuan ondan nefret etsem de yine ona sığınmıştım.

İlk kez bir erkeğe bu kadar yakınlaşmıştım. İlk kez bir erkeğin elimi tutmasına, gözlerime bakmasına izin vermiştim. İlk kez bir erkeğin göğsüne sığınmıştım.

O uyanmadan kalkıp duş almalıydım baya terlemiştim. Bugün kendimi daha iyi hissediyordum. Baş ağrım hafiflemişti. Ömer'den uzak kalmaya çalıştıkça daha da yakınlaşıyordum.

"Yerini çok sevdin galiba. Hiç kalkmaya niyetin yok."

Ömer'in sesiyle nefesim kesilmişti. Uyanmış ve benim uyanık olduğumu anlamış. Yüzüne bakamadan hemen doğruldum yerimden.

"Günaydın. Şey.. Ben duş alayım. Çok terlemişimde."

"Tamam. Acele et. Çok acıktım uyanmanı bekliyordum bir saattir."

Bunu söylerken eli saçımda, al al olmuş yanağımda dolaşıyordu. Elim ayağıma dolanmıştı. Hemen yerimden kalkıp kendimi banyoya attım.
Duştan sonra üzerime  bir etek ve bir gömlek giyip başıma yazma bağlamıştım. Odaya geçtiğimde Ömer beni görünce baştan aşağı süzmüştü. 

"Hayırdır gezmeye mi gidiyoruz ne bu kılık?" Diye sert ses tonuyla kızmıştı.
Kıyafetlerime baktım gayet normaldi.

"Aşağı inmeyecek miyiz?"
Soruma tebessüm edip bana yaklaşarak cevap verdi.

"Yok canım bugün ikimiz de bu odadan çıkamıyoruz. Ona göre giyin. Hem aşağı da böyle inemezsin. O başındakini çıkarıp leçek  takman lazım."

Bir bu eksikti. Bütün gün kapalı kalacaktık odada. Ömer sözünü bitirene kadar yanıma gelip elini belime dolamıştı. Başımı önüme eğmiş kalbim hızla çarparken Ömer yüzümü yakından seyrediyordu.
Kapının çalınmasıyla yanağıma bir öpücük bırakarak belimden ayrılıp söylenerek kapıya yöneldi.

"Şu kapı da hep tam zamanında çalar."

Gelen Gülsüm hanımdı. İçeri girmemiş, kahvaltı tepsisini kapıda Ömer'e vermişti. Birşey konuşuyorlardı fakat seslerini duyamıyordum. Ömer elindeki tepsiyi sehpaya bırakıp oturdu. Bende yanına oturdum.

"Annem çarşafı soruyor." Demesiyle anlamamış bir ifadeyle yüzüne baktım.

"Çarşaf diyorum. Kanlı çarşaf."
Sözüyle bir anda gözlerim açılmış, bu halim onu güldürmüştü.

"Çarşaftan kime ne. Ben kimseye birşey ispatlamak zorunda değilim. Hem sen eşinle olan özelini nasıl başkalarına gösterirsin." 

Ağzımdan sertçe çıkan sözler onu kızdırmıştı.

"Burası İstanbul değil küçük hanım. Burda böyle şeyler önemlidir. Burda yaşıyorsan buranın kurallarına uyacaksın."

Söylediklerine kızsam da sesimi çıkarmadım. Bu evde yaşamaya niyetim yoktu zaten. Odada sessizlik hakim olmuştu. Ömer yemeğini yerken bende zorla yemeye çalışıyordum.
Odadaki sessizliği aklıma takılan soruyla bozdum.

"Neden hiç beni arayıp sormadın?"

Sorduğum soru onu gülümsetmişti.
Aslında tahmin edebiliyordum sebebini. Belki anlaşmalarında bu da vardı. Belki de sevgilisini üzmemek için.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin