BEDEL 85 *KAVUŞMA*

59.5K 3.1K 118
                                    

ÖMER'İN AĞZINDAN

Dünyanın en huzurlu yerindeydim şu anda. Sevdiğim kadının kollarında. Dünyanın en güzel manzarası karşımdaydı. Sevdiğimin gözlerinden daha güzel bir manzara yoktu dünyada.

Gelmiştim sonunda.. Bitmişti hasretlik. Soğuk betonların, demir parmaklıkların arasından sıyrılıp baharıma kavuşmuştum nihayet.

İnsan yaz sıcağında üşür mü? Ben üşümüştüm. Elif'im yanımda yokken kışı yaşıyordu yüreğim. Odam soğuk, ranzam soğuk, beton soğuk. Tek bir şey vardı yüreğimi ısıtan. Elif'imin elinden dökülen satırlar ve bana gülümseyen fotoğrafı. Elif'in olmadığı boş ranzamda bir tek bana gülümseyen fotoğrafından teselli buluyordum.

Yabancısı değildim demir parmaklıkların. Ama bu hasrete yabancıydım. Yıllar önce hapse düştüğümde yüreğim böyle yanmamıştı. Şimdi beni bekleyenim vardı, sevdiğim vardı, çocuklarımın annesi vardı.

Sekiz adımlık odamda ne güneşin doğuşunu görebiliyordum ne yıldızları ne de yağmuru. Pencereme düşen birkaç damladan farkediyordum yağmurun yağdığını. Parmaklıklar yetmezmiş gibi bir de önümdeki yüksek duvar iyice koparmıştı beni hayattan. Elif'im gelse göremeyecektim gelişini. Sahi gelir miydi? "Sadece sana güveniyorum." Der miydi? Karanlık koğuşumu bayram yerine çevirir miydi?

Tutuklandığımda ilk aklıma gelen şey, Elif'in bana güveniydi. Yine bana inanmayacağını düşünmüştüm. Kimse inanmamıştı çünkü. Babam bile benden şüphe duyarken Elif'in inanmasını bekleyemezdim. En çok yüreğimi yakan buydu.

Kapılar üzerime kapandığında herşey bitmişti benim için. Elif, kuzenini öldürdüğümü düşünerek benden kopacaktı. Belki hiç gelmeyecekti yanıma.

Görüş gününü iple çekerken tek beklediğim Elif'ti. Ya gelip beni hayata döndürecekti ya da bana sırt çevirip ölüm fermanımı verecekti. Görüş günü gardiyan koğuşa gelip isimlerimizi okuduğunda yüreğimden bir parça kopmuştu sanki. Kimin geldiğini söylememişti.

Koğuştan ziyaret salonuna giden uzun koridorlarda bir kapı açılıp diğeri kapanıyordu. Ne çok kapı kapalıydı üzerime. Belki de Elif'im gelmişti ama koşamıyordum sevdiğime. Bir kapıdan çıkarken az ilerde başka bir kapı engel oluyordu yoluma.

İşte ordaydı gönül yaram. Gelmişti. Karanlığıma güneş olmaya gelmişti. Buz gibi duvarlarımı gül bahçesine çevirmişti gelişiyle.

Bir süre olduğum yerde durup seyrettim onu. Etrafına bakınırken yüreğindeki hüzün gözlerine yansıyordu. Benle gözgöze geldiği an hüznü yaşlara dönüşmüştü artık. Her ne kadar onu ağlatmayacağıma söz versem de yine ağlatmıştım işte. Yine benim yüzümden yaşlar süzülmüştü uğruna öldüğüm gözlerinden.

Elif'im gelmişti, bana inanmıştı. Bütün deliller aleyhime olsa da Elif'im bana inanmıştı. Benim bir tek sözümle herkesin dediğini yok saymıştı. Görüşten dönüşüm artık koğuşuma değil, cenneteydi. Sevdiğim bana inanmıştı ya, artık çıkmak için çok büyük sebebim vardı. O gelmeseydi, inanmasaydı bana, özgürlüğümün bir anlamı olmazdı. Artık gecelerim bile aydınlıktı. Bir de bana gönderdiği gülümseyen fotoğrafı aydınlatıyordu karanlığımı.

Burası başka bir dünyaydı. Dışarıdan çok farklı bir dünya. Belki dışarda birbirinin yüzüne dahi bakmayacak insanlar, kader ortağıydı burda. Herkesin derdi farklıydı. Kimi çoktan vazgeçmişti hürriyetinden, kimi geçmeyen günleri sayıyordu. Kiminin hiç kimsesi kalmamışken, kiminin sevdikleri burda bile yalnız bırakmamıştı. Kimi hayattan umudunu kesmişken kimi yaşamak için direniyordu.

Burdaki hayat dışardakine benzemiyordu. Burda herkes kendi işini kendi yapıyor, bulaşığını, çamaşırını, yatağını eliyle yıkıyordu. İçeri sınırlı sayıda kıyafet alınıyordu. Zaten kıyafet giydiğimiz yoktu. Gün boyu eşofmanla geziyorduk koğuşun içinde. Sadece görüş günleri kıyafetler giyiliyor, herkes özen gösteriyordu kendine.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin