BEDEL 10 *NİŞAN*

93.4K 4.5K 129
                                    

Multimedya: Ömer'in yüzüğü.

Sabah namazından sonra yine gözüme uyku girmemişti. Kalkıp Kur'anımı okudum. Sonra biraz kitap okudum yoksa düşüncelerle kafayı yiyecektim.

Ev halkı ayaklanmaya başlamıştı. Kalkıp ortalığı toparlarken ablam kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdi. Annem ise öğle yemeği telaşına girmişti. Eve gelen misafiri aç göndermezdi. İşimi bitirene kadar kahvaltı hazırlanmıştı. Kahvaltı yaparken annemin telefonu çaldı. Arayan Gülsüm hanımdı. Kuaförü gönderiyorlarmış müsait olup olmadığımızı sormuş. Kendileri de iki saate kadar geleceklemiş. Sofrayı toplarken yengemler de yardıma gelmişti. Dolma sarılacaktı. Böyle zamanlarda birbirimizi yalnız bırakmazdık. Zübeyde yengem ve kızları hariç herkes bir arada olurdu.

Kapı çalınmıştı gelen kuafördü. Şoför gönderip kuaförü eve getirmişlerdi. Odaya geçtik, kıyafetimi kılıfından çıkardı. Evdekiler ısrar etse de giyinmeyene kadar kimsenin görmesine izin vermemiştim. Kıyafetimi giyinip bonemi bağladım. Yine makyaja izin vermedim. Sadece hafif bir göz makyajı. Ne kadar hafif olsun desem de biraz abartmışlardı gözümdeki makyajı. Daha doğrusu bana göre abartılıydı. Üzerine de şal bağlandı. Herşey bitince ayağa kalktım. Hafif topuklu ayakkabımıda ayağıma geçirip aynada kendime baktım. Bu ben miydim? Çok farklı olmuştum. Sade ve şık.

Kuaföre dönerek "Sizi buraya kadar boşuna yordular aslında ben yapardım." dedim.

"Aslında Gülsüm hanım biraz daha farklı istemişti. Hem makyaj yapacaktık hem de şalınıza aksesuar takıp model yapacaktık ama izin vermediniz."

"Zaten evde yapılacak bir yüzük töreni için yeterince abartılıyım."

"Kıratlı aşiretine gelin oluyorsunuz, bence az bile. Alışmalısınız böyle şeylere." Demesi üzerine kızın yüzüne tuhaf bir bakış attım.

"Ben.. Özür dilerim.. Haddimi aştım."

Ağzından bir anda çıkan sözü nasıl telafi edeceğini şaşırmıştı.

"Tamam önemli değil haklısınız." Deyip rahatlatlattım kızı.

Aynada kendime baktım. Evet farklı olmuştum. Artık aşiretin geliniydim. Peki Elif.. Elif neredeydi. Elif'in özünü kaybetmemeliydim.

Elbisemin kuyruğunu sürüyerek çıktım odadan. Beni o halimle önce annem görmüştü. Zaten her an taşmaya hazır olan gözlerinden yaşlar süzülmüştü. İçeri girdim. Mutfağa geçtiğimde dolma sarma işi bitmiş herkes farklı bir şeyle uğraşıyordu.

"Aman Allah'ım bu ne güzellik."
Yengemin sözüyle herkes bana döndü. Her kafadan bir ses geliyordu. Hepsi hayran kalmıştı bana.

"Pardon Elif'i gördünüz mü?"
Ablam bana bakıp gülerek söylemişti.

"En son dün gördüm. Öldürdüler onu abla. Elif yok artık. Kıratlı aşiretinin gelini var. İşte burda."

İşaret parmağımla kendimi gösterirken daha fazla tutamamıştım gözyaşlarımı. Ablamı yaptığı espriye pişman etmiştim. Hızla geri odaya dönüp kapıyı kapattım. Biraz ağlayınca rahatlamıştım. Bozulan makyajım tekrar tazelenirken ablam girdi odaya. Oda ağlamıştı. İçim yansa da onu ağlattığım için kızdım kendime.

Oturduğum sandalyeyi ona doğru çevirdim. Bacağımı üstüste atıp kendimi kasarak elimi uzattım ona.

"Öp bakalım hanımağanın elini. Elif yok artık."

Sesimi kalınlaştırarak konuşmuş sonra da gülmeye başlamıştım. Ablam gülüp yanıma gelmiş, havada duran elime vurarak düşürmüştü.

"Hah, şahtı şahbaz oldu. Kim hanımağa yaptı bunu."
Gergin havayı biraz yumuşatmıştık.
Yengemler işlerini bitirmiş, yanıma uğradıktan sonra evlerine gitmişti. Herkesin yüzü gülse de içimiz yanıyordu.

Dolabımı açtım alt çekmecede duran kilitli kumbaramı çıkarıp açtım. İçindeki yüzük kutusunu çıkardım. Geçen sene almıştım bu yüzüğü. Gümüş, üzerinde arapça elif ve vav harfleri içiçe yazılmış bir erkek alyansı. Vitrinde görür görmez hayran kalmıştım. Bu yüzük evleneceğim adamın parmağında olmalıydı. Kim olursa olsun o taşımalıydı bu yüzüğü. Elimdeki yüzüğü ablama uzattım. Daha önce görmüştü yüzüğü. Merakla bir yüzüme birde elindeki kutuya baktı.

"İşte bunun zamanı geldi. Bugün sahibinin parmağına girecek. Yüzük tepsisine koyarsın. Gülsüm hanıma anlat. Dün sadece bana yüzük aldık. Onlar almışlardır ama benim rica et bu yüzüğü taksınlar onun parmağına."

İnşallah beğenir diye geçirdim içimden. Dışardan korna sesi ve araba kalabalığı sesi gelince bir anda heyecan sardı içimi. Ellerim titremeye başladı. Niye heyecanlanmıştım ki. Sonuçta.. Neyse kötü düşünceleri attım kafamdan. Her ne kadar istemediğim bir evlilik olsa da normal davranacaktım.

Evi basan kalabalık gürültüden anlaşılıyordu. Sesler azalınca annem ve Gülsüm hanım girdi odaya.

"Maşallah. Rabbim nazardan korusun." Demişti elindeki çiçeği bana uzatırken. Elindeki demeti alıp komidinin üstüne bıraktıktan sonra "Hoşgeldin" deyip elini öperken O ise hayran hayran bana bakıyordu.

Ben bu çiçeği evleneceğim adamın elinden almalıydım annesinin değil. Ya çekinmişti yanıma gelmeye ya da onlarda adet böyleydi. Annem de elindeki kurdelalarla süslenmiş çikolata tepsisini kenara bıraktıktan sonra ikisi de odadan çıktılar. Aradan beş dakika kadar geçmiş ablam gelmişti odaya.

"Hadi içeri geçelim." Demesi üzerine heyecanım tavan yapmıştı. Elimi göğsüme bastırıp derin bir nefes aldım. Tam kapıdan çıkarken bir adım geri attım.

"Hayır ben giremem içeri."

Ablam kolumdan tutup çekmişti. Odanın kapısına geldiğimizde tekrar derin bir nefes aldım. Ablamın kapıyı açmasıyla içeri adım attım. İçerisi çok kalabalıktı. Başım önümde içeri geçip kadınların elini öptükten sonra bana ayrılan sandalyeye oturdum. Bizden de birkaç kişi gelmişti. Ayrıca yengemler babaannem filan da vardı. Ama onlar yirmi kişiye yakındı. Odaya sığmamışlardı.

Ellerimin titremesi durmamıştı. Başımı kaldıramıyordum ama bütün gözlerin üzerimde olduğunun farkındaydım. Yüzüm alev alev yanıyordu. Beni mutfağa çağırdılar. Kahve yapılmıştı. Bir sürü fincan vardı. Erkeklerin kahvesini Samet götürdü. Bu halimle asla o kadar erkeğin arasına giremezdim.

Ben ise kadınlara ikram ettim. En başta oturan kadın ilk girdiğimde de kahve verdiğimde de ters ters bakmıştı bana. Sanırım ölen kişinin annesiydi. Ama taziye varken gelir miydi diye düşündüm. Gülsüm hanım arada onla ilgileniyor birşeyler söylüyordu. Ana diyordu ona. Annesiydi galiba. Kaynanası olamazdı çünkü Bekir ağanın yaşlarındaydı.

İçeri küçük bir hoparlör getirmişlerdi.
İsteme faslı başlamıştı. Erkeklerin sesini duyabiliyorduk. Allah'ın emri Peygamber Efendimizin kavliyle Elif'i Ömer'e istediler.

İlk kez babamın yokluğunu bu kadar derin hissettim. Gözümden bir damla yaş düştü titreyen elimin üzerine. Dedem vermişti beni. Zaten başka çaresi yoktu.

Babam olsa bana kıyar mıydı böyle. İzin verir miydi beni kurban etmelerine. Belki babam olsa sahipsizliğimden faydalanamazlardı.
Ama ben sahipsiz değildim. Kimsem olmasa da Rabbim vardı sığınacağım.

Bölüm sonu..

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin