BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*

98.9K 4.3K 412
                                    

"Umrumda mı sanıyorsun. İstersen on kadın getir. Ben gittikten sonra o kadın senin yolunu gözler artık. Sen cezanı çekerken, ben çoktan kendime yeni bir hayat kurmuş olurum."

Öfkeden dişlerini sıkarken bir anda yeni birşey hatırlamış gibi acı acı güldü.

"Bu halinle nereye gideceğini sanıyorsun. Kız değilsin sen artık kadınsın, benimsin."

Parmağını gözümün önünde dikmiş yüzüme haykırırken biraz daha gülümsedim.

"Ne fark eder. Burdan gidince hayatıma başka bir adam girer mi sanıyorsun. Hayatıma tek başıma devam edeceğim. Kimseye muhtaç olmadan."

"Bir daha bensiz bu evden dışarı adımını atarsan ölümlerden ölüm beğen."

Komidinin üzerinde duran telefonu tutup yüzüne doğru salladım.

"Hiç birşey yapamazsın. Herşey bir telefonuma bakar."

Kendime güvenen tavrım onu adeta çıldırtmıştı. Elimdeki telefonu kaptığı gibi duvara fırlattı. Öfkeden burun delikleri genişlemiş, alnının damarları belirginleşmişti. Elindeki raporu yüzüme doğru salladı.

"Kendine o kadar güvenme. Bu kağıt ta hiçbir işe yaramaz. Haa diyelim ki işe yaradı. Lan ben cehennemin dibinde bile olsam seni rahat bırakır mıyım."

Cevap vermeme fırsat vermeden kapıyı çarpıp çıkarken kapıyı kilitlemeden gitmişti. Zaten kilitlese ne fark ederdi ki bu ev zaten hapis gibiydi.

Telefonuma baktığımda paramparça olmuş kullanılmayacak haldeydi.

                   ***

Odaya vuran güneşle gözümü araladığımda Ömer'in hala gelmediğini farkettim. Geç saate kadar uyuyamamıştım. Uyuduğumda ise kabuslarla defalarca uyanmıştım.

Saat dokuza yaklaşıyordu. Bugün pazar olduğu için alarmı kurmamıştım. Duş alıp kıyafetlerimi giyindikten sonra odamı toparlamaya başladım. Belki böylece biraz kafamı dağıtabilirim diye düşünmüştüm.
Hatice abla kapıya gelip kahvaltı için çağırmıştı fakat yemeyeceğimi söyleyip göndermiştim. Tekrar kapı çalınmış bu kez Bekir ağanın beni çağırdığını söyleyince mecburen inmiştim aşağı.

Avluya çıktığımda kahvaltı yapan Bekir ağa ve Sultan ana yüzümün halini görünce büyük bir şaşkınlık yaşadı.

"Kızım bu halin ne böyle? Nerde o kocan?"

Başımı önüme eğerek "Bilmiyorum" deyip sustum. Masaya oturmuştum ama birşey yiyememiştim.

"O şerefsiz seni bu hale getirmek için mi toplantıyı yarım bırakıp çıktı?"

Bekir ağanın lafına birşey diyememiştim. Fakat başımı dik tutuyordum. Bu benim değil oğullarının ayıbıydı.

"Haketmeseydi bu hale getirmezdi. Allah bilir yine ne yaptı."

Sultan ananın konuşmasıyla ağzının üstüne tokadı yemesi bir oldu. Ben şok olmuş bir halde onlara bakarken Bekir ağa masadan kalkmış öfkeyle haykırıyordu.

"Sen de bunu hakettin. İki günlük gelini bu hale getiren o şerefsizi savunma bana. Hemen bulun onu."

Bu kadın bile bu yaşına rağmen hala koca dayağı yemişti ve umursamamıştı bile. Ben de böyle dayak arsızı mı olacaktım.

Bekir ağayla bir haftada çok iyi anlaşmıştık. Ona karşı hep saygılı duruşum, eve uyum sağlamaya çalışmam, sözlerinden çıkmamam ve İstanbul'da büyümüş olmama rağmen doğu kültürüyle yetişmiş olmam hoşuna gidiyordu. Bir keresinde Gülsüm anayla konuşurken sesini duymuştum.

BEDELDär berättelser lever. Upptäck nu