BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*

55.5K 3K 189
                                    

Biraz sizlerden gelen istekle, biraz geçen bölümde Ömer'e yer vermediğim için bir bölüm de Ömer'in ağzından anlatmak istedim o heyecanı. Hala yüreğimde o kadar yoğun bir aşk ve hasret var ki durmadan herkese anlatmak istiyorum oraları. Sıkılırsanız bu bölümü okumadan geçebilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.

Sonunda Elif'im isteğine ulaşıyordu. Kendimi oralara gitmeye hazır hissetmediğim halde sırf Elif için gidecektim. Belki kutsal topraklar ona da bana da iyi gelirdi.

Ben layık değildim oralara. Günahkardım, kirlenmiştim.. Her pisliğe bulaşmıştım. Ne kadar temizlenmeye çalışsam da geçmişim peşimden geliyordu. Ben kaçmaya çalıştıkça beni içine çekiyordu. Sahi Kabe temizler miydi beni? Hatalarımı, günahlarımı örter miydi Kabe'nin siyah örtüsü? Kara yüzüm Kabe'ye sürülmeye layık mıydı?

Hayatımda yaptığım en büyük hata, Almanya'ya gitmek olmuştu. Ailem, hapis cezası almamam için beni Almanya'ya gönderirken daha büyük ateşe atmışlardı beni. En büyük günahlara orda bulaşmıştım. Orda benliğimi kaybedip bambaşka bir Ömer olarak dönmüştüm. Elif sayesinde ise yeniden kendimi bulmuştum.

Asıl benliğime dönüşüm Güneş'imin ölümüyle olmuştu. Kızımın mezarında vicdan azabından kıvranırken, kızımın duasını okuyan hocam döndürmüştü beni hayata. Küçükken bana Kur'anı öğreten hocam, bana ilk dini bilgilerimi aşılayan hocam bu kez benliğimi bulmama yardımcı olmuştu. Yıllardır görüşmediğim hocamla kızımın cenazesinden sonra devamlı görüşür olmuştum.

Korkuyordum.. Hazır değildim.. İbadetlerimi bile doğru dürüst yapmazken, oraya gitmek bana zor gelirdi. Hatta sırf Elif oraya gidebilsin diye Samet'le göndermeyi bile düşünmüştüm. Ama kardeşi bile olsa Elif'imi bensiz gönderemezdim. Ne onun hasretine dayanabilirdim ne de o yolculuğa bensiz çıkmasına gönlüm razı olurdu. Elif'in bu kadar ısrarla gitmek istemesinin bir hikmeti vardır elbet. Rabbim bana, oraya gitmeyi nasip ettiyse boşuna değildi.

Nasip işiydi oraya gitmek. İstediğin kadar paran olsun nasibinde yoksa gitmek mümkün olmuyor. Babam yıllardır gitmeye niyetlendiği halde kısmet olmayınca hep engeller çıkıyordu. Bir defa hacca gittikten sonra yüreğine Kabe aşkı düşmüştü. Bize anlatır anlatır dururdu.

Oda geçmişinde günahlara bulaşmış, anama çektirmediği kalmamış. O da kendi evladının katili olmuş zamanında. Ben de babamın oğluydum. Her ne kadar ona benzemek istemesem de benzemiştim işte. Annemi dövdüğü zaman onu öldürmek isterdim. Oysa ben de eşime, Rabbimin emanetine, doğacak çocuklarımın annesine defalarca el kaldırmıştım. Onun oğlu olmaktan nefret etsem de onun oğlu olmuştum işte. Belki benim çocuğum da benim gibi bir babaya sahip olduğu için utanacaktı. Belki o da bana benzememeye çalışacaktı.

Hayır.. Eski Ömer yoktu artık. Çocuklarım benim gibi olmaktan korkmayacaktı. Annelerini üzdüğüm için benden nefret etmeyeceklerdi.

Nihayet yolculuk vakti gelmişti. Çıktığım bu yolun bana hayır getirmesi duasıyla Medine'ye doğru yola çıktım. Peygamber yurduydu Medine. Rasulullah'a kucak açan, bağrına basan kutlu şehir.

Mescid-i Nebevi'ye ulaştığımızda yüreğimi tarifsiz bir huzur kaplamıştı. Allah'ın rasulüne bu kadar yakın olabilmek paha biçilemez bir duyguydu. Yola çıkarken, bu denli yoğun duygular yaşayabileceğimi tahmin edememiştim. Elif'im gibi doyasıya ağlamak istiyordum ben de.

Burdaki ikinci günümüzde Ravza'ya girme imkanı bulabilmiştim. Orda secdeye vardığımda titreme sarmıştı bedenimi. Nasıl namaz kıldığımı hatırlamıyorum. Sadece uzun süre secdede kaldığımı hatırlıyorum. Ağladığımı bile sonradan farketmiştim. Hissiz geldiğim bu mekanda yüreğime Allah resulunün aşkı düşmüştü.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin