"İçeri buyur kapıda kalma." Dememle ikisi de şaşırmıştı. Sultan hanım çekinerek içeri girince Ömer'le kapının önünde yalnız kalmıştık.

"Elif, onu eve alma zorunluluğun yok. Yani benim için katlanmak zorunda değilsin."

"Zorunluluğumuz olmayabilir ama sorumluluğumuz var ona karşı. Üvey de olsa senin annen o. Onun yaptıkları onun yanına kalır, bizimki bize kar kalır."

Ömer kolunu boynuma sarıp beni göğsüne sarınca üşüdüğüm için hemen sığındım göğsüne.

"Sen benim meleğimsin. İyi ki benim meleğimsin."

Ömer'le birlikte içeri girdiğimizde Sultan hanım koltuğa oturmuştu. Bu eve bazen geliyordu ama bu defa geliş sebebi farklıydı ve ilk kez yalnız geliyordu. Çekingen ve mahcup bir tavrı vardı.

"Hoşgeldin. Sofraya buyur birlikte yiyelim." Diyerek mutfağa girip onun için tabak hazırlayıp içeri girdiğimde sofraya oturmuştu. Sofrada herkes susmuş, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Sessiz geçen yemeğin ardından sofrayı toplayıp odalardan birinde yatak hazırlamıştım. Şuan evimde misafirdi. Elimden geldiğince birşeyleri içime gömmeye çalışıyordum ama illa ki soğukluk vardı arada.  Sultan hanımı çağırmak için salona indiğimde Ömer'le konuşma seslerini duyup dinlemeye başladım. Normalde kapı dinleme huyum yoktu ama Sevda'nın ailesiyle ilgili bir durumsa benden saklayacaklardı. Ona göre Sultan hanıma tavrımı koyacaktım.

"Ben ne yapayım oğlum. Bir tek abim var bana sahip çıkacak. Aileme sırt mı döneyim? Abim aradı açmayayım mı?"

"Yeter artık vazgeç ailenden destek beklemekten. Bugüne kadar hep senin sırtından geçindiler. O yüzden arayıp soruyorlar. Onlara sahip çıktığın kadar kendi ailene sahip çıkabilseydin keşke. Yeğenini gelin almak için kan kusturdun Elif'e. Bak şimdi o sahip çıktı sana. Hani nerede yeğenin, abin nerede?"

"Yeğenim olacak o.... adı batsın. Burdan defolup gidince gerçek yüzünü gösterdi. Bana olan sevgisi konağa yerleşmek içinmiş. Elif'in hakkını ne yapsam ödeyemem."

O kadının adının evimde daha fazla anılmasını istemiyordum. Geldiğimi belli ederek içeri girip yatağının hazır olduğunu söylediğimde kalkıp gösterdiğim odaya girmişti.

Ömer'le başbaşa kaldığımızda konuyu açmadım ve açmayacaktım. Geçmişimizi bu eve sokup huzurumuzu bozmayacaktım. Sultan hanıma karşı ise gerekli mesafemi koruyacaktım ve evimde rahat etmesi için üstüme düşen görevi yapacaktım. Misafire hürmet öğretilmişti bize.
          
                         ***

Aşıya gideceğimiz için Ömer işe gitmemişti bugün. Kahvaltı hazırladığımda Sultan hanım henüz uyanmadığı için uyandırmamıştık. Bebeklerim uyuyorken Ömer'le rahat bir kahvaltı yapmak istemiştim. Bebeklerimin beşiğine yerleştirdiğim minik kamera sayesinde uyandıklarında müdahale edebilecektim.

Kameranın ekranında gördüğüm hareketliliğe bakınca bebeklerimin yanında duran Sultan hanımı gördüm. Yerimden kalkıp müdahale edeceğim sırada Ömer engellemişti beni.

"Dur gitme. Kötü birşey yapmaz. Bakalım ne yapacak."

Ömer'in uyarısıyla durup ekranı izlemeye başladım. Sultan hanıma güvenmiyordum hala. Ama ekranda görünen Sultan hanımı hayretler içerisinde izliyordum. Hiçbir şey yapmadan sadece bebeklerimi izliyordu. Bakışlarındaki şefkat, kendi torunlarına gösterdiği şefkatten farksızdı. Bu gördüğüm Sultan hanım olamazdı. Ve yanaklarında süzülen yaşlar daha fazla şaşırtmıştı beni.

Arkasını dönüp bebeklerimin başından ayrılıp kapıya doğru giderken hala gözüm ondaydı. Odadan çıkıp kapıyı kapatmasıyla kızımın ağlama sesi gelmişti. Hızla yerimden kalkıp odaya gittiğimde Sultan hanımla karşılaştım. Kızımı kucağına almış sallıyordu. Beni karşısında görünce afallamıştı. Bense hala bebeklerin odasında olmasına ve bebeğime bakmasına şaşırmıştım.

BEDELDonde viven las historias. Descúbrelo ahora