BEDEL 84 *MÜEBBETİM*

57.1K 3.2K 252
                                    

Ömer gelecekti.. Emindim buna.. Söz vermişti bana. Ömer tutamayacağı sözler vermezdi asla. Söz verdiyse gelecekti. Bugün olmazsa yarın..

Kim derdi ki bu kadar teknolojiyle iç içeyken, birgün Ömer'e mektup yazacağım. Herkes için çok eskide kalsa da Ömer'le aramızdaki tek bağ buydu şimdilik. Ne güzel bir şeymiş mektup yazmak. Daha da güzeli sevgiliden gelen hasret dolu satırları okumak. Elinin değdiği, her bir harfi tek tek yazdığı canlı satırlara dokunabilmek paha biçilemezdi.

Zarfın içine birkaç tane de resmimi ekleyip Ömer'e gönderdim. Benim, Ömer'in resmiyle avunmaya çalıştığım gibi, Ömer de benim resmimle teselli bulacaktı. Çok eşya gönderemiyorduk oraya. Kıyafetler bile sınırlı alınıyordu içeri.

Günler ağır ağır ilerlerken bir yandan görüş günü için, bir yandan mahkeme için gün sayıyordum. Avukat devamlı gelip gelişmeleri bildiriyordu. Bazen Ömer'le görüşüp ondan haber getiriyordu.

Bu kez geldiğinde, içinde Ömer'in eşyalarının olduğu bir kutu vermişti bana. Ömer tutuklandığında üzerinde olan eşyaları avukata teslim etmişlerdi. Ömer'e ait olan şeyler benim için çok kıymetliydi şimdi. Kutuyu açtığımda elime ilk gelen Ömer'in telefonuydu.

Telefonunu kurcalamam hoşuna gitmediği için pek elime alamazdım Ömer'in telefonunu ama şimdi elimdeydi. Hep merak ederdim neden telefonu konusunda böyle hassas olduğunu. Oysaki Ömer canı sıkıldıkça benim telefonumu kurcalardı.

Telefonu açtığımda ilk merak ettiğim şey mesajlarıydı. İlk gözüme çarpan ÖMRÜM  ismiyle kayıtlı olan mesajlardı. Merak edip mesajları açtığımda benim mesajlarım olduğunu farkettim. ÖMRÜM  diye kaydetmişti beni. Buruk bir tebessümle gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Şimdiye kadar Ömer'e gönderdiğim bütün mesajlar kayıtlı duruyordu. Hiç birini silmemişti.

Gereksiz bazı mesajları atlayıp diğerlerine bakınca benim eski iki numaramdan gelen mesajları gördüm. Fatih yüzünden iki kez numaramı değiştirmişti ama kendi telefonundan isimlerimi bile silmemişti. Evlendiğimizden beri ona yazdığım tüm mesajları kayıtlıydı telefonda. Oysaki ben silerdim telefonumdan mesajları. Sadece bana gönderdiği özel mesajlar duruyordu.

Mesajları okudukça o günlere döndüm. İlk evlendiğimiz zamanki mesajlarımız, kızıma hamileliğimde yazdıklarım, bazen beni kızdırmak için yazdığı komik cevapları hepsi duruyordu. Okudukça yüreğimden bir parça kopuyordu sanki.

Ömer pek fotoğraf sevmese de fotoğraf galerisine bakmadan geçemedim. İçinde hiç fotoğraf olmadığını düşünürken, telefondaki fotoğraflarımı görmek şaşırtmıştı beni. Resimlere baktıkça hayretler içinde kalmıştım. Düğünümüzden kalma birkaç fotoğraf, nişanda çekilen fotoğraflarım, hatta ben uyurken çekilmiş fotoğraflar bile vardı. Serhat'la sınava gittiğim gün, tepede oturduğumda çekilmiş birkaç fotoğrafım da bunların arasındaydı.

Bende Ömer'in çok fotpğrafı yoktu ama Ömer'de benim bir sürü fotoğrafım vardı. Üstelik sadece benim fotoğrafım. Bana ait herşeyi saklamıştı. Bu yüzdendi telefonuna dokunmama izin vermeyişi.

Ne zormuş sevdiğine hasret yaşamak, onu görmek için gümleri, saatleri hatta dakikaları saymak, sesini bile duyamamak.. İlk defa bu kadar acıtıyordu yokluğu. Onun yanındayken bile uzak kalmak, yanında bile sesini telefondan dinlemek işkenceydi benim için.

Bu kez engeller olmayacaktı arada. Aramızdaki soğuk camlar engel olamayacaktı sarılmama, elini tutmama, kokusunu, nefesini hissetmeme.

Annemin evinde zaman geçmek bilmiyordu. Gülsüm ana da İstanbul'daki akrabalarında kalıyor, devamlı birbirimizi arayıp soruyorduk. Evde bunaldığım bir günde Gülsüm anayı da alarak benim huzur mekanıma, Eyüp Sultan Camii'ne götürdüm. Bekarken her daraldığımda gidip orda huzur bulurdum. Yüreğimi ferahlatan farklı bir atmosferi vardı.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin