BEDEL 74 *AYRILIK*

En başından başla
                                    

Ağlamaktan daha fazla konuşamamış, kapatmıştı telefonu. Elimde telefonla öylece kaldım. Yine haber yoktu, yine sesi yoktu. Çalan her telefonuma Elif arıyor diye heyecanla bakar olmuştum.

Yerimden kalkarak abdest alıp namaza durdum. Ancak böyle bulabilirdim huzuru. Ancak Rabbimin huzurunda ferahlardı yüreğim. Namazdan sonra ellerimi açıp dua ettim Rabbime. Bir an önce Elif'ime kavuşayım diye, başına birşey gelmesin diye.

Eskiden olsa bu durumda teselliyi içkide arardım. Kafam dağılsın herşeyi unutayım diye içerdim. Elif, kendimi bulmama vesile olmuştu. Rabbime yaklaşmama sebep olmuştu. Ama kendisi kaybolmuştu. Uzaklaşmıştı benden.

Neden 'herşey düzeldi' derken hep bir sorun çıkıyordu? Neden mutlu olamıyorduk biz? Neden mutluluğumuzu bile korkarak yaşıyorduk?

Oysa ki yepyeni bir hayat kuracaktık kendimize. Kendimize ait yuvamızda kimse huzurumuzu bozamayacaktı. Sevda hayatımızdan defolup gitti diye rahat bir nefes almışken, hayatımızın ortasına öyle bir fırtınayla gelmişti ki bu fırtına Elif'i koparmıştı benden.

Oysa ki Elif Sevda'ya inanmayacaktı, bana bu defa şans vermişti, bana güvenecekti. Sadece bana. Defalarca o çocuğun benden olmadığını söylememe rağmen Sevda'nın elindeki uyduruk rapora inanmıştı.

SEKİZ GÜN ÖNCE

"Uykucu aşkım uyan hadi."

Bir öpücük daha.. Bu kez daha da bastırarak öpmüştü.

"Uyanmıyor musun? Günah benden gitti." Diyerek az önce öptüğü yanağımı ısırmasıyla gözlerim açılmıştı bir anda. Uyanıktım ve onla böyle oynamayı çok seviyordum. Elif te bunun farkında olmasına rağmen benle uğraşıyordu. Ve şimdi yaptığının hesabını soracağımı bildiği için, gözümü açtığım anda yerinden fırlayıp benden kaçmaya çalışmıştı ama ben ondan hızlı davranıp kolundan yakalamıştım bile.

Yatağa çekip yatırarak üstüne boylu boyunca uzanmıştım. Yüzüne takındığı sıcacık gülüşü günümü aydınlatmıştı. Bir süre sadece seyrettim yüzünü. Ömür boyu böyle durup seyredebilirdim sevdiğimi. O bana Rabbimin hediyesiydi. O kabul olunmuş duamdı. Hangi iyiliğimin mükafatı olarak bana bahşedilmişti acaba? Onu hakedecek kadar iyiliğim de olmamıştı hiç. Ben ona imtihandım, o bana armağan.

Ne kadar çökmüştü son zamanlarda. Kendine dinlenmek için vakit ayırmıyordu hiç. Bu yaşananlar çok yıpratmıştı onu. Sevda'ya inanmadığını söylese de üzülmüştü, yıpranmıştı. Yüreğinde az da olsa şüphe kırıntısı vardı. İçindeki şüpheden çok, unutmak için çabaladığımız geçmişin tekrar gün yüzüne çıkması yaralıyordu.

"Akşama kadar böyle duracak mısın?" Sorusuyla gözlerinin derinliğinden çektim gözlerimi.

"Akşama kadar ne demek. Bir ömür böyle durabilirim."

"Kalkmamız gerek. Çok iş var bugün. Evimizin ihtiyaçlarını almaya gidecektin. İşin uzun sürer."

Evimiz.. Ne kadar da heyecanla dökülüyordu dudaklarından bu söz. Evimiz için son hazırlıkları yapıyorduk. Herşeye inat, birbirimize daha sıkı sarılıp yeni hayatımıza başlamaya hazırlanıyorduk.

"Sen gelmiyor musun? Ben tek başıma halledemem."

"Kendimi iyi hissetmiyorum. Dinleneyim biraz. Üstelik eşyaları da toplamam lazım."

"Dokunma eşyalara, dinlen bugün. İlk fırsatta hastaneye gideceğiz. İtiraz etme bu defa."

"Tamam hayatım gideriz. Akşama ne yemek pişireyim?" Demesi içten gülümsememe sebep olmuştu.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin