BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*

Start bij het begin
                                    

Bir süre sonra doktorum odaya gelmişti. Herkesi odadan çıkarıp muayenemi yaparken durumumun iyi olduğunu söylemişti. Benim için önemli olan kızımın iyi olmasıydı. Muayene bittikten sonra bebeğim hakkında bilgi vermek için Ömer'i de odaya çağırmıştı.

"Elif hanım, sizi yarın taburcu edebiliriz. Röntgenlerinizi inceledik. Kazada bir zarar görmemişsiniz."

"Beni bırakın bebeğim nasıl ondan haber verin. Yarın giderken bebeğimi de götürebilirim değil mi?"

Dediğimle doktorun yüz ifadesi değişmişti. Güzel bir haber vermeyeceği belliydi.

"Aslında bu kaza bebeğinizi etkilemiş. Kazada şiddetli sarsılmışsınız ve bu hem bebeğinize zarar vermiş hem de erken doğuma sebep olmuş. Bebeğinizi bir süre daha gözetim altında tutmamız gerekiyor."

"Kızım yaşayacak mı?"

Ömer'in sorusuyla bütün dikkatimi doktora verdim. Ağzından çıkacak umutlu bir söz bekledim.

"Biz elimizden geleni yapacağız. Siz yine de herşeye hazırlıklı olun."

Bebeğim benim yüzümden ölüyordu. Onun asıl katili bendim. Benim hatam bebeğimin canına mal olacaktı. Değmeyen biri yüzünden kızıma zarar vermiştim. Doktorun odadan çıkmasıyla hıçkırıklara boğulurken Ömer oturduğu yerde başını elleri arasına almıştı.

Kapının açılmasıyla başımı kaldırdığımda karşımda annemi gördüm. Bir anlık şoku atlatıp yerimden fırladığım gibi kendimi annemin kollarında buldum. Annem beni kollarına sımsıkı sardığında haykırarak ağlamaya başladım. Kendimi ilk kez bu kadar çaresiz ve güçsüz hissediyordum. Artık dizlerimde derman kalmamış kendimi annemin kollarına bırakmıştım. Bütün gücüm, annemi görmemle tükenmişti.

                        ***

"Kızım.. Elif'im.. Aç gözlerini hadi."

Gözlerimi açmaya çalıştıkça kapanmak için direniyordu. Gözümü hafif açınca annemi bulanık bir şekilde gördüm. Gözümü birkaç kez kırpınca görüşüm netlik kazanmaya başlamıştı. Alnıma öpücük konduran annemin kokusu doldu burnuma. Ah ne çok özlemiştim annemi.

Doktorum tansiyonumu ölçtükten sonra serum bağlamıştı koluma. Boğazımdan geçmeyen lokmaları serumla telafi ediyorlardı. Üç gündür boğazımdan birşey geçmiyordu.

İlk kez anneme baktığımda farklı hissettim. Ben de anne olmuştum artık. Ve ilk kez annemin hislerini anladım. Meğer ne çok severmiş bizi. Meğer evlat sevgisi paha biçilmezmiş. Şimdiye kadar annemi kırdığım bütün anılar canlandı gözümde. Her biri için ayaklarının altını öpüp binlerce kez af dilemek istedim. Sırf beni karnında taşıdığı bir gün için onu ömür boyu sırtımda taşıyabilirdim.

"Yavrum. Benim güzel kızım. Nedir senin bu halin? Nerde benim Elif'im. Hani o güçlü, her şeye rağmen dimdik duran Elif nerde? Bu sen değilsin. Topla kendini biraz."

Annem beni göğsüne sarıp saçımı okşarken daha fazla sokuldum şefkatli kollarına.

"Kolum kanadım kırıldı annem. Sen kızının bu haline dayanamazken ben nasıl dayanayım kızımın haline?"

"Dayanacaksın. Kızının iyi olmasını istiyorsan önce sen iyi olacaksın. Bak şikayet var senden. Yemek yemiyormuşsun. Böyle yaparsan sütün kesilecek. Şimdi yemeğini yiyip dinlen biraz."

Getirilen yemeği zorla yiyebilmiştim. Yemekten sonra başımı annemin dizine koydum. Annem saçımı okşarken gözlerim kapanmaya başlamıştı.

Kapının kapanma sesiyle sıçrayarak uyandığımda başım hala annemin dizindeydi. Uykusuzluktan sersem gibiydim ama sadece iki saat uyuyabilmiştim. Başımı kaldırıp annemin yüzüne bakınca buruk bir tebessüm belirmişti dudaklarında.

BEDELWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu