BEDEL 43 *BEBEĞİM*

Start from the beginning
                                    

Sesine hüzün çökmüştü bir anda.

"Ben sana canımın acısından vurdum. Aynı acıyı sen de hisset istedim. Nasıl bir duyguymuş anlamanı istedim. Peki sen.. Sen bana o kadın yüzünden vurdun. İlk defa onun yüzünden bana vurdun."

Onun sakin ses tonuna karşı ben haykırıyordum yüzüne. Bir süre cevapsız halde yüzüme baktı. Acı bir tebessüm belirdi dudaklarında.

"Benim sana Sevda yüzünden vurduğumu mu sanıyorsun?"

Gözlerime baktı bir süre. Sessiz kaldım sorusu karşısında. O kadının adını Ömer'in ağzından duymak sinirimi daha da bozmuştu.

"Ben de sana canımın acısından vurdum Elif. Sen bana senden nefret ediyorum derken canımı nasıl yaktığını düşündün mü hiç? Benim canımın acısını sen hissedebildin mi? Yüzüme karşı beni sevmediğini söyledin, bana olan nefretini haykırdın. Beni canevimden vurdun sen. Bana attığın tokat var ya o sözlerin karşısında hiç kalır."

Bu sözümün onu bu kadar etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim. Bana tokat atacak kadar ağır mı gelmişti ona?

"Sen beni sevmiyorsun Ömer ağa. O yüzden benim seni sevmem ya da sevmemem neden bu kadar umrunda. Sen avluda bana karşı savunduğun kadını seviyorsun. Ona git bile diyemedin. Onun yerine beni göndermeye çalıştın."

Yumuşak olan ses tonu sertleşmeye başlamıştı. Cebinden çıkardığı paketten bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi.

"Bu konuda sakın beni suçlama. Sen buna müsade etmedin. Ben avluya girdiğimde sen çoktan ona müdahale etmiştin. Ben sana karışma demiştim. Beni dinleseydin bunlar yaşanmazdı. Üzülen sen olmazdın."

"Ne yapacaktın, yine ona nispet olsun diye peşimden içeri mi gelecektin? Yine mi beni kullanacaktın? O kadın bu eve elini kolunu sallayarak giriyorsa bu cesareti ona sen veriyorsun. O kadın hayatımızdan çıkıp gidecek. Ya da ben gideceğim."

Yine acı bir tebessüm belirdi dudaklarında. Sigara dumanını başka yöne üflese de üstüme geliyordu ve beni rahatsız ediyordu.

"Onu hayatımıza sokan ben değilim sensin. Buraya ilk geldiğin gün onu aramıza soktun."

Ömer'in anlamsız sözleriyle şaşkın halde yüzüne baktım. Serhat ta buna benzer şeyler söylemişti. "Sevda hala gitmediyse onu tutan sensin" demişti.

"Ben bilirdim onu göndermesini. Ama sen fırsat vermedin. Seni engellediysem daha fazla üzülme diye. Yine üzülen biz olduk."

"..."

"O akşamı unutalım. Burda hatalı olan sensin. Buna rağmen ben bunları yaşanmamış saymak istiyorum. Hem ben ona haddini bildirdim. Bir daha bu eve gelip seni üzmeyecek."

Eli yanağımı okşarken gülümsemeye çalışıyordu. Rahatsız olduğumu farkedince yarım sigarasını söndürüp kenara attı.

"Ne demek Sevda'yı hayatımıza..."

Dudağımda hissettiğim dudaklarının baskısıyla sözüm yarım kalmıştı. Beni öpmeye başlamıştı ama karşılığını alamıyordu. Ömer'i geri itip dudaklarımı kurtardım ondan. Hala ağzında olan kokudan tiksinmiştim.

"Yapma şunu."

Tekrar öpmeye yeltendiğinde başımı çevirdim.

"Yapma diyorum. Biri gelecek şimdi."

Söylediğimi umursamadan tekrar yumulmuştu dudaklarıma. Yine karşılık vermemiştim. Şuan tek düşündüğüm ağzıma dolan ve midemi altüst eden iğrenç kokuydu. Gözlerimi sıkıca yummuş nefes almamaya çalışıyordum. Daha fazla dayanamamış, göğsünden iterek uzaklaştırmıştım onu kendimden. Derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ömer kızgın ifadeyle suratıma bakarken ayağa kalktım.

BEDELWhere stories live. Discover now