BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*

En başından başla
                                    

"O asistanım olarak gelecek. Karım sensin."

Duyduğum sözle kan beynime sıçramıştı. Çatalımı masaya sertçe bırakıp hırsla ayağa kalktım.

"Bir de utanmadan beni onla aynı masaya mı oturtacaksın."

Söylediğimi umursamadan oturduğu sandalyeden kalkıp elimi tutmuştu.

"Doyduysan çıkalım."

Elimi tutup dışarı doğru yürürken yüzüme sahte bir gülümsemeyle bakıp söyleniyordu.

"İnsanlar bize bakıyor. Nerde nasıl davranman gerektiğini öğren artık Elif Kıratlı."

Soyadımı söylerken üstüne basa basa söylemiş aklınca bana kim olduğumu hatırlatıyordu. Arabaya bindiğimizde çalan telefonunu açıp kısa cevaplar vererek kapatmıştı.

"Yetiştirmem gereken bir işim var. Seni eve bırakacak vaktim yok. Şirkete gidelim ordan Serhat seni eve bırakır." 

Söylediğine cevap vermemiş sağımda kalan camdan dışarıyı seyrediyordum. Çenemde hissettiğim parmaklarıyla başımı kendine çevirince gülümseyen yüzüyle karşılaştım.

"Biraz daha iyisin değil mi."

"Evet. Şu durumda harikayım."

Ömer birşey demeden yoluna devam ederken mırıldandım.

"Sahil çok iyi geldi. Ben artık bunaldıkça oraya kaçarım."

Söylediğim sözle Ömer ani bir fren yapmış sert bakışlarını gözlerime dikmişti.

"Hala kaçmaktan bahsediyorsun. Bensiz çıkmayacaksın bir yere çıkmayacaksın."

İşte Ömer ağa tekrar geri dönmüştü. Bir saat önceki Ömer'den eser yoktu. Oysa ki kaçarım derken mecazi anlamda söylemiştim. Öfkeli ses tonuna aynı tonda cevap vermiştim.

"Beni o eve hapsetmeye hakkın yok. İki aydır dışarı yüzü görmedim. Boğuluyorum o evde. Sen için varsa yoksa iş. Bir karın olduğunu hatırlatmak için evi başına mı yıkmam gerekiyor?"

Ben konuşurken arabayı hareket ettirmiş cevap vermeye bile tenezzül etmemişti.

Arabaya binmeye bile gerek olmayan kısa mesafeyi kat ederek açılan büyük bir kapıdan içeri girdiğinde üç katlı yönetim binasının önünde durmuştu. Kapıdaki görevli koşup kapımı açtığında arabadan inmiş etrafa bakınıyordum. Yönetim binasının biraz ilerisinde küçük bir fabrika vardı.

"Serhat'ı gönder bana."

Ömer orta yerde durdurduğu arabasının anahtarını görevliye uzatırken Serhat'ın şirkette olmadığını öğrenince çaresizce şirkete götürmüştü beni.

Kapıdan girdiğimizde bir anda başım dönmüştü. Refleks olarak Ömer'in koluna yapıştığımda yüzüme alaycı bir tavırla bakmıştı.

"Sevda yok bugün. Gösteri yapmana gerek yok."

Kararan gözlerimi açmaya çalışırken söylediği sözle kolunu bırakmıştım. Desteksiz kalan bedenim yere yığılacakken Ömer telaşla kolumdan tutarak belime sarılmıştı. Başımın döndüğünü farketmesi geç olmuştu. Birkaç saniye Ömer'e sarılı halde durduktan sonra kendimi toparlamaya çalışmıştım. Kendimi Ömer'in kollarından kurtarmak istiyordum. Bana söylediği söz kalbimi kırmıştı. Beni öyle küçük oyunlarla uğraşacak kadar basit biri gibi görmüştü. Elinden kurtulmaya çalışsam da şu durumda ona tutunmaktan başka çarem yoktu.

Sıkıca tuttuğu bedenimi özenle sararken biraz yürümüş ilerdeki odalardan birinin kapısını açarak içeri girmiştik. İçerdeki deri koltuğa beni uzatmak istese de ben oturmayı tercih etmiştim.

"Doktoru arayayım." Diyerek yanımdan kalkacakken gerek olmadığını söyleyerek elini tutup engel olmuştum.

"Kansızlık var bende. Arada bir böyle tansiyonum düşüyor. Bir de güneşte çok kaldım bugün."

Elindeki elimi öperek kapıdan çıkmış hemen geri dönmüştü. Tekrar yanıma oturduğunda arkaya yasladığım başımı kaldırıp sert bakışlarımı gözlerine dikmiştim

"Ben böyle küçük gösterilerle uğraşacak kadar basit biri değilim. Üstelik..."

Konuşmamı dudağını dudağıma bastırarak kestiği sırada kapı çalınmış ve beklemeden açılmıştı. İçeri giren bayan şaşkın halde bize bakarken utancımdan yerin dibine girmiştim.

"Beklemeden içeri gireceksen kapıya vurmanın ne anlamı var."

Ömer'in kızmasıyla elindeki ayranı ve kolanyayı önümüzdeki sehpaya bırakıp özür dileyerek odadan çıkmıştı. Ben tuzlu ayranı içerken Ömer masasına geçmiş bilgisayarına birşeyler yazıyordu. Biraz kendimi toparladıktan sonra ayağa kalkmış Ömer'in arkasına geçip onu seyretmiştim. Önündeki kağıtta yazanları bilgisayara geçiriyordu.

"Bunlar senin işin mi? Burda böyle şeylerle mi uğraşıyorsun sen?"

"Hayır asistanımın işi ama kendisi ortalarda yok. Başkasına da yaptıramam."

Başını yaptığı işten kaldırmadan verdiği cevap üzerine Sevda'nın nerede olduğunu sormadım. Tekrar yerime oturup beklerken canım çok sıkılmıştı. Ömer çalan telefonu açarken hararetli bir konuşma içerisine girmiş sonra da konuşmasına kapının dışında devam etmişti.

Yerimden kalkıp sandalyesine oturmuş, bir kağıtlarda yazanlara bir de bilgisayara baktığımda altını çizdiği yerleri bilgisayara geçirdiğini anlamıştım. Ben de yapabilirdim bunu. Ömer konuşmasını bitirip odaya girdiğinde neredeyse bir sayfayı yazıp bitirmiştim.

"Bu bilgisayar senin gereksiz işlerin için kullanabileceğin birşey değil."

Evde bazen Ömer'in laptopunu alır can sıkıntısından boş boş internette gezinirdim. O yüzden söylediğine alınmamıştım. Lafını bitirip yanıma ulaştığında yazdıklarımı görünce şaşırmıştı.

"Hayır Ömer bey. Sizin çok gerekli işlerinizle uğraşıyorum."

Alay eder tarzda konuşurken hiç istifimi bozmadan yazmaya devam etmiştim. Ömer sandalyemi geri çekerken söylenmeye başlamıştı.

"O yazdığın şey öyle basit olsaydı ben uğraşmaz başkasına yaptırırdım. Ama orda yazılanların bazı kısımlarında değişiklik yapıyorum Elif hanım."

Kalkacağım sırada omuzlarımdan tutup tekrar yerime oturtmuştu.

"Yazmaktan sıkıldım aslında sevmiyorum böyle işleri. Sende yapabilirsin bunu."

Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda ekrana dikkatlice bakıyordu. Koltuğun arkasına geçip kolunu omuzlarımdan sarkıtmış bir eliyle ekrandaki yazıları gösterirken yazdığım yerden itibaren bazı yerleri sildirip düzelttirmiş bazı yerlere eklemeler yaptırmıştı.

"Hızlı yazıyorsun. Güzel de beceriyorsun bu işi. Asistanım olarak seni mi alsam işe."

Bir anda sert bakışlarımı ona çevirdim. Resmen alay ediyordu benle. Kırdığı potu farkedince asılan suratımı düzeltmek için gıdıklamaya başlamıştı. Sinirlendiğim halde huylandığım için gülmeye başlamıştım. Engel olmaya çalışsam da durmuyordu. İleri gitmeye başlayınca gülüşüm kahkahaya dönüşmüştü.

Bir anda kapı açılmış, içeri Sevda girmişti. Ömer'le sarmaş dolaş gülüşürken yakalanmıştık Sevda'ya. Faltaşı gibi açılmış gözleriyle bize bakarken Ömer bana sardığı kolunu gevşetmişti.

"Sizde kapı vurma adeti yok mu?"

Sevda sorduğum soruyla düşmanca bakışlarını bana dikmişti.

Bölüm sonu..

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin