Elli Ücüncü Bölüm

Start from the beginning
                                    

Zafer Bey ve Gülfem Hanım birbirlerine bakıp gülümsediler. Nilüfer odasına gittiğinde

-Ne çabuk büyüdü bu kız, hanım, dedi Zafer Bey gururla ama biraz buruk ve biraz hüzünlü.

-Naz onu büyüttü, dedi Gülfem hanım da iç çekerek.

Çarşamba günü Nilüfer eve geldiğinde annesine Mithat'ın eşyalarını sordu, onları ailesine teslim etmek istiyordu. Annesi ile arayıp buldular. Onları tutmak bile çok ağır geldi yüreklerine. Ertesi gün Nilüfer iş çıkışı Türker ile buluştu. Bir yerlerde yemek yediler ve Nilüfer Türker'den ayrılırken eniştesine ait eşyaları Türker'e verdi.

-Bunlar ne, tatlım? diye sordu Türker.

- Mithat abimin eşyaları, dedi Nilüfer gözleri dolu dolu. Türker, Mithat'ın olduğunu duyunca elinden kaydı kutulardan biri. Eğilip toplarken Nilüfer devam etti,

-Amerika' da evi toplarken özel eşyalarını ne yapacağımızı bilemedik. Biz de topladık belki ilerde almak isteyen olur diye. Bir kutu hiç açılmamıştı. İçinde ne olduğuna hiç bakmadık. Sen bakar, Naz için önemli olanları onun için ayırırsın, olmaz mı? dedi.

Türker ne diyeceğini bilemedi, sadece kafasını salladı. Nilüfer ona yardım edip ertesi gün buluşmak üzere vedalaştı. Türker eve giderken çok sessiz ve huzursuzdu. Sanki arabasında bir bomba vardı. Eve vardığında Önder yoktu. Kutuları alıp odasına geçti. Önce üzerini değişti. Yere tam kutuların karşısına oturup bir süre baktı, sonra derin bir soluk çekip bir kutuyu açtı. İçinde abisine ait üniversitede aldığı başarı belgeleri, fotoğraflar ve her zaman övündüğü ödülleri vardı. Gülümsedi. Bir diğer kutuyu açtı. İçinden kitaplar, Mithat'a ait saatler, ve bolca üniversite fotoğrafları çıktı. Son kutuyu açtığında nefesini tuttu Türker. Bu kutu sadece ailesiydi, Kütahya'ydı. Annesi ve babasının evlilik fotoğrafları, kendi bebekliği, çocukluğu ve Türker ile bir sürü fotoğraf. Fotoğraflardan birinde Türker ve abisi ellerini birbirlerinin omuzuna atmış gülümsüyorlardı. Türker bu fotoğrafı neredeyse hiç hatırlamamıştı. Eline alıp uzun uzun baktı. Kendisinin bir dişi yoktu ve ikisinin de saçları asker tıraşıydı. Arkasında şöyle yazıyordu:

Canım kardeşim

"Canım abim," dedi Türker fotoğrafı yerine koydu. Sonra bir sürü fotoğraf daha ve en altta siyah kaplı bir defter. Türker eline aldı defteri ve bunun bir günlük olduğunu gördü. Bakmalı mıydı? Bu abisinin özeliydi. Bakmamalıydı ama dayanamadı. Tam günlük gibi değildi. Ara sıra yazılmıştı- sanki önemli olaylar yazılmış gibiydi. Günlük, Ruth ile tanışması ile başlıyordu ve Kütahya'da olanlar ayrıntılarıyla yazılıydı. Türker onları okumamayı seçti. Başka bir tarihe geçti.

Ruth iki gündür ortalıkta yoktu, bulamıyordum. Bugün telefon açtı ve başkasını sevdiğini söyleyip kendisini aramamamı söyledi. Bütün evi götürmüş, bana sadece bir yatak ve kişisel eşyalarımı bırakmış. Kütahya'dan geldiğimizden bu yana birbirimizi kırıyorduk, ayrılmamız kaçınılmazdı ama böyle olmamalıydı. Ben onun için ailemi karşıma aldım.

Bir kaç gün sonrasının tarihiyle başlıyordu sonraki yazı

Olamaz; paramı da almış adi kadın. Kütahya'dan gelen payımı bir çırpıda çekmiş. Çok şükür şimdiye kadar biriktirdiklerim duruyor ayrı hesap olduğu için. Bugün kendi işimi kurmak için beğendiğim bir yeri kiralamak üzere bankaya gittim ve hesabımda yeterli para olmadığını öğrendim. İş yerime kendi işimi kuracağımı söylemiştim ve onlar da yerime yeni birini bulmuşlar. Ayrılmam gerek. Tam bir kâbus, ne yapacağım bilmiyorum.

Türker okuduklarına inanamıyordu. Demek Ruth'un iyi bir insan olmadığını abisi de anlamıştı ama anlaması çok acı olmuştu.

Yeni bir şehir ve yeni bir başlangıç. Çok sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesiyle bir iş buldum ve çalışmaya başladım. Kendime küçük bir yer kiraladım. Güzel bir şehir burası, alıştım. İşim de iyi. Tek sorun aileme yaptığım yanlışın her gece yakama yapışması. Onların karşısına böyle çıkamam. Önce onlardan aldığım parayı denkleştirmem gerek, ondan önce de kendimi affetmeliyim.

İyi Ki Geldin!Where stories live. Discover now