"Ne biçim geziyorsun evin içinde?" Sofradaki kaşar peynirinden bir tane ağzına attığında çıkıştım. "Git üstüne bir şeyler giy"

Bana dönerek baştan aşağı bakışlarıyla süzdüğünde, dudağının kenarı alayla kıvrılarak gamzesini çukuşlaştırdı.

"Seninde farklı giyindiğin söylenemez"

"İkimizin şort giymesi aynı şey değil." Kendimi ele vermiş hissederek sustum.

"Senin şort giyme özgürlüğün var benim yok öyle mi?" Verecek cevap bulamayınca hızla lafı değiştirdim.

"Kadın gibisin"

"Ne dedin sen?" Tek kaşını kaldırarak tehditkar şekilde bana döndü.

"Bir erkeğe göre çok düzenlisin"

"Erkeklerin dağınık olması gerektiğini düşündüren ne?" Bana doğru bir adım attı. Söylediğimi savunacak sebepler aradım.

"Fazla titizsin. Mutfak dolapların, eşyaların, her gün banyo yapman" bana yaklaşırken bakışlarındaki ifadeden çekinerek konuştum.

"Temiz demeyi tercih ederim" kararlılıkla bir adım daha attığında çok yakındık. Nefeslerim yakınlığı ile sıklaşırken, bir adım geriledim ve sırtım tezgaha değdi. Buna rağmen susmadım.

"Kadın gibi işte" Gözlerinin yoğun bir ifadeyle parladığını farkettim.

"İspat etmemi ister misin?" Aramızdaki mesafeyi kapatarak bedenini bana yasladı. Kaslı kollarını kollarıma değecek kadar yakın tutarak tezgaha dayadı. Göğsünün sert baskısını göğsümde hissettiğimde ruhum ağzımdan çıkacak gibiydi. Gözlerimi usulca gözlerine kaldırdım ve dudaklarıma odaklanmış ela harelerdeki ateşi gördüm. Nemli saçları alnına dökülürken tazelenmiş kokusu soluklarıma karıştı. Titreyen dudaklarım anlamsız bir mırıltı bıraktı havaya. Sık nefeslerinin arasında diliyle dudaklarını ıslattı. Bana doğru eğildiğinde kalbim yerinden çıkacak kadar hızlanmıştı. Bedenimin uyuşması ve midemdeki bulantı o kadar huzursuz ediciydi ki, kendimi konuşmak için zorladım.

"Sürekli adetimi sorup duruyorsun. Bir erkek neden-"

Sıkıntıyla mırıldanırken gözlerinin keskin bir ifadeyle donduğunu fark ettim. Çenesi öfkeyle gerildi, hızla geri çekildi ve ben daha hareket bile edemeden arkasını dönerek odadan çıktı. "Bir daha erkekliğime laf etme"

...

Bir kez daha kendi başıma kahvaltı yaparken bunun ne kadar berbat olduğunu düşündüm. Seyhun çekip gitmişti, onunla yaşadığımız yakınlık... Ah, düşüncesi bile içimden ılık duygular akıtırken ne kadar salak davranmıştım.

Masayı toplayarak bulaşıkları makineye doldurdum ve üşüyen bacaklarıma daha fazla işkence etmemek için üstüme bir şeyler giyindim. Havalar artık sıcak bile değildi, ben de şortla gezmeye alışık değildim.

Uyuşukça kanepeye yayıldıktan sonra bizimkilerle telefonda konuştum. Bir an önce birileri gelseydi, ya da ben gidebilseydim keşke, sıkıntıdan kafayı yememe az kalmıştı. O kadar ki, kendimi ev işine vermiş ve o narin parmaklarımı aşındıracak kadar deterjanla haşır neşir olmuştum. Tabi ki cam silerken tekrar düşmedim. Evde temizlenecek köşe kalmadığına göre bugün ne yapacaktım? Dizi, film, kitap, spor? Ya da sadece yatardım...

Akşam olduğunda, isteksizce en kolay yemeği yaptım. Makarna, evimdeyken onu yemekten bile saymazdım, annemin yemeklerini çok özlemiştim.

Midem açlıktan kazınırken, Seyhun hala eve gelmemişti. Kendime bir tabak alarak televizyon karşısında yedim. Hava karardığında yalnız kalmaktan korkuyordum, ne zaman döneceğini sorduğumda mesajıma cevap atmadı.

MAATTEESSÜFOnde as histórias ganham vida. Descobre agora