14. BÖLÜM

2.3K 421 673
                                    


Medya = ZARA " Hastane Önünde İncir Ağacı"

Keyifli okumalar☘️

Satır aralarında buluşalım çiçeklerim, yıldızı da doldurmayı unutmayalım

Yine hastane koridorları... Yine çaresiz bekleyen Ünzile Hanım... Akşama kadar yoğun bakımın önünde beklemekten usanmayan, inancını yitirmeyen ama bir yandan korkuyla bekleyen bir anne. Biricik Oğlu, Fırat'ı uyanacak mıydı? Yüce Allah oğlunu ona bağışlayacak mıydı? Diğer oğlunu aldığı gibi onu da mı alacaktı yoksa?

Dicle elinde çay tepsisi ile annesinin yanına yaklaştı. Annesi geldiğini fark etmemişti. Dicle,

" Anne " diye seslendi. Kafasını çevirip kızına baktı.

" Çay getirmiştim " İçmek istemiyordu, boğazından hiçbir şey geçmiyordu fakat geçen gün kızının o halini görünce kendine kızmıştı. Hiç olmazsa onlar için güçlü durmaya çalışacaktı.

Kafasıyla onayladı. Tepsideki çaylardan birini aldı. Arkasını dönüp sandalyeye oturdu. Dicle de bir süre abisini izledi, yoğun bakım camından. Sonra o da annesinin yanına oturdu. Sessizce çaylarını yudumlamaya başladılar.

Çaylar bitince Dicle kağıt bardakları tepsiye koydu.

" Tepsiyi kantine indireyim "

" Tamam kızım " Dicle gideceği sırada doktor geldi. Olduğu yerde durdu. Ünzile Hanım da yerinden heyecanla kalktı.

" Yasir Bey yok muydu? " diye sordu, doktor.

" Birazdan gelir " diye yanıtladı, Dicle.

" Bir şey mi oldu, doktor bey? " Merakla sordu, Ünzile Hanım. Doktor sıkıntıyla nefes verdi. Çenesini kaşıdı.

" Öncelikle sakin kalmanızı rica edeceğim " Bu sözlerinden kötü bir şey duyacaklarını hissetmişlerdi. Ünzile Hanım elini kalbine götürdü.

" Söyle doktor! " Doktor söylemesi gereken şeyi söylemekte zorlanıyor gibi duruyordu. Huzursuz bir hali vardı.

" Biliyorsunuz, bugün 35 gün oldu. Fırat hâlâ uyanmadı " Ne Ünzile Hanım'a bakabiliyordu, ne de Dicle'ye. Onlarla göz göze gelmemeye çalışıyordu. Gözlerinin içindeki çaresizliği, üzüntüyü görmeye çekiniyordu.

" Profesörlerimizle birkaç saat önce bir heyet topladık. Fırat'ın durumu hakkında konuştuk "

" Oğlum uyanacak mı ?" Ünzile Hanım korkarak sorduğu soruya gelecek cevabı da korkuyla bekliyordu.

" Bunları duymak sizin için ne kadar zorsa inanın söylemek de benim için en az o kadar zor "

" Doktor lafı geveleme söyle! "

" Fırat'ın uyanmasına dair artık hiçbir umudumuz kalmadı "

" Ne?!" Dicle'nin ağzından çıkan bu kelimeyle beraber elindeki tepsi yere düştü. Ünzile Hanım diğer eliyle duvara tutundu.

" Ne diyorsun sen, doktor?! "

" Zaten şuan makineler sayesinde yaşıyor. Eğer siz de isterseniz- " Anne-kız da merak ve korkuyla doktora baktı. Doktorun lafını Dicle kesti.

" Biz de istersek ne? "

" Fişi çekelim istiyoruz. Bu şekilde siz de bekleyerek acı çekiyorsunuz "

" Ne diyorsun sen, doktor?! " Ünzile Hanım artık ayakta durmaya dayanamadı. Yere yığıldı. Doktor ve Dicle hemen kaldırıp sandalyeye oturttu.

" Oğlumu öldürelim mi istiyorsunuz siz! " Ünzile Hanım hem ağlıyordu, hem bağırıyordu.

ARJÎNOn viuen les histories. Descobreix ara