44. BÖLÜM

1.6K 236 370
                                    

Medya : "İpek Karabağır - Güne Yaz"

Merhaba, canlarım :) Bölümlerdeki okunma, oy ve yorum sayıları arasında o kadar fark var ki ister istemez beni rahatsız ediyor. Her bölümde fikirlerinizi belirtmenizi istiyorum ama bunu yapmak istemiyorsanız bile en azından yıldızı parlatmanız beni mutlu eder.🌸

Bu bölüm TubaAba2'e ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.🥰

Satır aralarında buluşalım, yıldızı da doldurmayı unutmayalım.✬

Yüzüme değen dudaklar uyanmama neden olmuştu. Zoraki açtığım gözlerimin görüş alanına Fırat girdi.

"Ne yapıyorsun?" Bir yandan esniyordum.

"Hatunumu uyandırıyorum" Ve yanağıma bırakılan bir öpücük...

"Öperek mi uyandırıyorsun?" Muzipçe sırıttı.

"Bundan sonra böyle, Çavreşamın" Alnıma bahşettiği öpücüğün devamı gelmeden yataktan kalktım.

"Öpücüklerinin sonu iyi bitmiyor. En iyisi seslenerek uyandırman" Attığı kahkaha odada yankılandı.

"Oruç olmasaydık şuanda dediğin olacaktı. Neyse, akşam devam ederim"

"Aklın fikrin biraz işinde olsun. Saat kaç olmuş daha yatıyorsun" Konuyu değiştirmekte üstüme yoktu. Kalkıp yanıma yaklaştı.

"Geç uyanmamın sebebi sensin" Kısık sesle konuşurken yüzüme nefesini bırakıyordu. Bu durumda titrememe sebep oluyordu.

"Ben ne yaptım, sanki?" İçsel titreyişimi konuşarak bastırmaya çalışıyordum. Sağ kaşını havaya kaldırdı.

"Gece yarısına kadar yordun beni, sonra da sahur derken haliyle bu saate kadar uyudum" Başımı dikleştirip ellerimi belime koydum. Karşısında cüce kalsam da umursamamıştım.

"Kusura bakmayın ağam, madem sizi yoran benim bundan sonra tek başınıza başka odada uyursunuz!" Sesimi de duruşum gibi net çıkarmıştım. Maalesef ki ciddiyetimi burnumu sıkıp gülen Fırat bozdu.

"Küçük boyunla bana mı dikleniyorsun?" Gülüşü karşısında gülmemek için zor duruyordum.

"Önemli olan boy değil, canım. Misal, kavak ağacında da boy var ama akıl yok" Hayranı olduğum gözleri parıltısıyla beraber büyüdü.

"Canım? Canım mı dedin bana?" Söylediklerimden sadece öylesine kullandığım bir kelimeye takılmasıyla kendimi tutamamış gülmüştüm.

"Öylesine söyledim. Buna mı takıldın?" Suratını astı.

"Öylesine söyledin demek.. Bana ilk defa ismim dışında güzel bir hitapla seslenince sevinmiştim" Arkasını dönerek banyoya girdi. Olduğum yerde bakakalmıştım.

Yüzümdeki gülüşü silerek koltuğa oturdum. Halbuki kırılacağı bir şey söylememiştim. Gönlünü almak lazımdı. Ama nasıl?

Fırat dolaptan takım elbisesini alıp banyoya tekrar girerken ben sessiz sedasız koltukta oturuyordum. Çok geçmeden takım elbisesini giyip çıktı. Yüzüme bakmadan,

"Görüşürüz" diyip odadan çıktı. Ciddi ciddi kırılmıştı. Ayarsız dilim! Öylesine söyledim, demeyecektin. Adam her cümlesinde seni sevgi sözcüklerine boğarken sen canım kelimesini mi çok gördün, aptal dilim?

Hızla sabahlığımı üzerime geçirip dışarı çıktım. Şükür, Fırat henüz konaktan çıkmamıştı. Etrafa ve yukarı bakındım, görünürde kimsenin olmadığına emin olunca Fırat'la aramdaki mesafeleri kapatıp arkadan sarıldım. Kulağına kısık sesle,

ARJÎNTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon