39. BÖLÜM

2K 264 594
                                    

Medya : "Eylem Aktaş - Kömür Gözlerin"

Şarkı önerisi için MehmetOzkol' a çok teşekkür ederim.🍀

Bu bölümde yine değerli yazarım ve kıymetli dostum Defne8519'yle karakterlerimizi buluşturduk🤭 Yazarımıza verdiği ilham ve desteği için çok teşekkür ediyorumm💜( Mehmet ve Deniz'in hikayesini merak edenler yazarımızı takip edip, okuyabilir)

Bu bölüm bahosta123' ya ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalarr. 🥰

Satır aralarında buluşalım, yıldızı da doldurmayı unutmayalım.

Duygularım, karanlığın içinde kaybolmuştu. Adeta bir labirentin içindeydiler. Her şey yerle yeksan olmuş, duygu karmaşası içinde hissettiklerim çaresizce dağılmıştı. Bir yanda insanların arayıp özlediği sevgi, diğer yanda ise acı gerçeklerin soğuk gölgesi. Bu iki kavram, sanki ruhumun çatıştığı bir savaş alanını andırıyordu; bir tarafta umut ışığı, diğer tarafta ise acımasız gerçeklerin sert çizgileri...

Psikiyatristle konuşmuştum. İnkar etmeye lüzum yoktu. Konuşmak, içimi dökmek iyi gelmişti. Samimice benimle konuşmuş, yapmam gerekenler için yol göstermişti. Verdiği ilaç sürekli uykumu getirse de beynimi uyuşturuyor, düşüncelerden uzak tutuyordu. Belki de hayatımın sonuna kadar bu ilacı kullanmalıydım.

İlacımı içtikten sonra dışarı çıktım. Deniz ve Mehmet gelecekti. Yarın düğün olduğu için onları da davet etmiştik. Yaptıkları iyilikleri unutmak nankörlük olurdu. Nasıl kötü günümüzde yanımızda oldularsa, iyi günümüzde de yanımızda olmalarını istiyorduk.

"Gelirler şimdi" Yanımda konuşan Fırat'a gülümsedim. Karşılık vermesi saniyeler sürmüştü. Gözlerinin içine bakmak, her zerresini incelemek tarif edemediğim duyguları beraberinde getiriyordu. Psikiyatriste bu duyguları anlattığımda, sakin ve samimi gülümsemeyle 'bunlar sevginin tanımı' demişti. Kabul etmek istemiyordum. Sevgi olamazdı, Fırat ve ben olamazdım. Onca yaşananlardan sonra biz diye bir şeyin varlığına inanmak imkansızdı.

Misafirlerimiz gelmişti. Arabadan inen Deniz güzelliğine güzellik katan tebessümüyle yanıma yaklaşırken, yüzüme yerleştirdiğim samimi gülümsemeyle bende ona yaklaştım. Çoğu insanın hissettiremediği samimiyeti en içten hissettiriyordu, Deniz.

"Hoş geldin, Deniz"

"Allahım, gözlerime inanamıyorum. Bu güzellik ayakta salınır hale gelmiş" Sözleriyle yüzümdeki gülümseyiş büyüdü, sıkıca sarıldık. Deniz bana sarıldıktan sonra aynı samimiyetle Elif Abla'ya sarıldı. Kulağım önümüzde tokalaşan Fırat ve Mehmet'e takılı kaldı.

"Hayırlı olsun, kardeşim. Baba oluyormuşsun" diyen Fırat'a,

"Sağ olasın, kardeşim. Ee Arjin yengemde ayaklandığına göre darısı size diyelim" diyerek cevap verdi, Mehmet. Duyduğum bu söz sinirlenmeme sebep olması gerektiği yerde neden içimde bir yerleri hareket ettirmişti? Bakışlarım Fırat'ı bulduğunda onunda bana göz ucuyla baktığını gördüm. Acaba ne hissetmişti?

İçimi Fırat'ın ne hissettiğine dair merak kaplamışken üst kata çıkmıştık. Düştüğümden beri ilk defa bu merdivenleri çıkmıştım. Çıkarken gözümün önüne o gün gelmişti. Gözümden bir yaş damlayınca elimin tersiyle kimseye çaktırmadan silmiştim.

Hal hatır sorma faslı bitince yemeğe geçmiştik. Fırat misafirler için dört dörtlük hazırlıklar yapmıştı. İlgili olması, iyi niyetini belli etmesi beni daha çok kendine çekiyordu. Gün geçtikçe bu çekime engel olmam da zorlaşıyordu. Fırat'ın bana bakışlarında da farklı duygular görüyordum, galiba. Ya da bana öyle geliyordu.

ARJÎNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin