21. BÖLÜM

2K 330 1K
                                    

Medya = " Lori Lori "

Bu bölüm beyzacesme' ye ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.🦋

Satır aralarında buluşalım ballarım, yıldızı da doldurmayı unutmayalım.✬

Diyarbakır... Sanki tüm duygularımı sende harcamışım gibi. Hiç kimseye karşı bir şey hissedemiyorum. Hissettiğim şeyler de nefretten öte şeyler değil. Çok şey borçlusun bana uzun bir yaşanmışlık, uzun bir hayat. Her şeyimi elimden aldın ; babamı, tüm hayatımı. 5 yaşında bana karşı çetin bir savaş başlattın. Hâlâ da çetin savaşlarınla mücadele etmeye çalışıyorum. Unutamadığım bir mazi bıraktın bana. Söylesene be Diyarbakır, bu kadar yaşanmışlıkları bana geri nasıl vereceksin?

Yine camın önünde oturmuş Diyarbakır'ı seyrediyordum. Gece daha farklı oluyordu bu şehir. İnsanların hüznünü, acısını yansıtıyordu. Zaten insan da acısını gece yaşamıyor muydu? Gündüz herkes normal bir şekilde yaşıyordu. Gece bir çöküyordu, o acı içinden taşıyordu. Kimi kendini alkole veriyordu acısını unutmak için, kimi ağlıyordu. Ya ben? Ben bu odada oturmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

Aklıma gelen türküyü mırıldanmaya başladım;

Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım
Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım

Düşüncelerden sıyrılmış, kendimi türküye kaptırmışken duyduğum sesle yine eski halime büründüm.

"Uyumaya çalışıyorum, sussana!" Yatakta yatan Fırat'a öfkeyle baktım.

"İstediğimi yaparım, sanane!"

"Saat gecenin biri olmuş. Senin çeneni mi dinleyeceğim?!"

"Kulaklarını tıka o zaman!"

"Getirtme yanına beni!"

"Gelirsen ne olur?" Sanki bir şey yapabilirmiş gibi tehdit ediyordu.

"O çeneni kapatırım!"

"Boş konuşmayı kes!" Söyleyecek bir şey bulamayınca bana arkasını döndü, kafasını yastığın altına gömdü. İnat değil miydi bende seni uyutmayacaktım. Benim adım da Arjin'se sana hayatı zindan edecektim. Türküme kaldığım yerden devam ettim;

Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken
Gün doğar yaylalara kahrımdan utanırım

Ey fırtınalı bayır ey mazlum Diyarbakır
Dağlarında kızıl ateş alnında kızıl bakır

Söylendiğini duyuyordum ama umursamadım. Gör bakalım Fırat Ağa, Aşiret Ağa'larına yalakalık yapıp beni karın olarak bu konağa getirmek neymiş göreceksin. Madem o kurşun seni öldürmedi. Daha beter hale getirecektim seni.

Güneşin ışıklarının odaya vurmasıyla istemsizce gözlerimi açtım. Yine güne belimin ağrısıyla uyanmıştım. Yerde uyumaktan bel fıtığı olacaktım. İblis'le uyumaktansa bel fıtığı olmayı tercih ederdim. Üzerimdeki pikeyi kenara bırakıp ayağa kalktım. İblis yatakta yoktu. Yatağı da düzenlediğine göre gitmişti. İyi de olmuştu. Sabah sabah onun meymenetsiz suratını görmeyecektim.

Camı açıp temiz hava çektim ciğerlerime. Camı açık bırakırken banyoya geçtim. Temiz havanın üstüne soğuk suyla yüzümü yıkamak da iyi gelmiş, beni kendime getirmişti. Yüzümü ve ellerimi kurulayıp banyodan çıkınca odanın kapısı da açıldı. Dicle'ydi gelen. Elinde yemek tepsisi vardı.

"Günaydın, yenge" Arsızdı, işte. Israrla bu kelimeyi kullanıyordu. Ters ters baktıktan sonra yatağa oturdum. Elindeki tepsiyi aynalığın önüne koydu.

ARJÎNWhere stories live. Discover now