34. BÖLÜM

1.5K 258 675
                                    

Medya : "Ahmet Kaya - Herkes Kendi İşine"

Bu bölüm cerhar' a ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.💙

Satır aralarında buluşalım ve yıldızı doldurmayı unutmayalım ballarım.✬

   Beden hissizliğinin dezavantajları olsa da ruhun hissizleşmesi muazzamdı. Kırılmıyorsun, umursamıyorsun, ağlamıyorsun... En iyisi de ruhun eskisi kadar yıpranmıyor. 

  Yıllar önce ruhumun yarısını ele geçiren hissizlik, şimdi tamamını geri bırakmamak üzere esir almıştı...

   Solgun ve hissizdim, katlanılacak yanım dahi yoktu. Tepkisiz, her şeye karşı isteksiz birisi olmuştum. Düştüğüm boşluk beni daha çok hissizleştiriyordu. Şikayetçi değildim, hissiz olmaktan. Sadece kısa zamanda ayağa kalkıp, hayatıma dert katan bu şehirden gitmek istiyordum.

   Gitmek... İki heceli, beş harfli sözcüğün altında yatan asıl anlamı anlayabilmeye en çok yaşanmışlıklar ilham kaynağı olurdu.

   Aradan geçen yirmi dört saati düşünerek ve uyuyarak geçirmiştim. Uyku, düşüncelerden uzaklaşmak için en iyi çözümdü. Tabi size nankörlük yapmaz, kabuslarla dolu uyku geçirtmezse...

    Uykunun yine sergilediği en acımasız kabuslardan kurtulmak için gözlerimi açmıştım. Oda aydınlığa kavuşmuş, gece gökyüzünü terk ederek yerini gündüze teslim etmişti. Yataktan çıkıp camı açmak, Diyarbakır'ın kasvetli havasını içime çekmek istesem de mümkün değildi. Uzandığım yatakta doğrulacak imkanım bile yoktu.

    Gece boyunca odaya loş ışık saçan abajur, şimdi komodinin belli kısmına hafif ışık saçıyordu. Kolumu uzatabildiğim kadar uzattım, zar zor abajuru kapattım. Abajurdan elimi çekerken sessizliğe gömülmüş odada telefonumun sesi duyulmaya başladı. Telefon abajurun yanında olduğu için şanslıydım. Yetişemeyeceğim, alamayacağım yerde olsaydı sadece çalan zil sesini dinlemekle yetinecektim. Elime aldığım telefonun ekranında  "Nursel Yengem" yazıyordu. Kimseye tek kelime edecek halim olmamasına rağmen parmaklarım aramayı çoktan yanıtlamıştı.

"Arjin'cim, günaydın canım"

"Günaydın, yenge"

"Uyuyor muydun, canım?"

"Yeni uyanmıştım"

"İyi bari uykundan etmemişim. Nasılsın canım bir sıkıntı yok demi?" Gülesim gelmişti. Okyanusun ortasında boğulan bir insan gibi sıkıntıların içinde boğuluyordum. Yengem sanki hiçbir şeye tanık olmamış, hiçbir şeyi bilmiyormuş gibi soruyordu.

"Yok" Tersleyecek gücüm yoktu.

"Sana müjdem var canım"

"Ne oldu?" Ruhsuzca sormuştum. Müjde alacak hevesim bile kalmamıştı.

"Üçüncü yeğeninde doğdu"

"Rahşan Yengem mi doğum yaptı?"

"Evet canım, gece sancısı başladı. Abinler hastaneye götürdü, az önce de aradılar. Ailemize bir erkek daha katıldı" Az önceki ruhsuz halimin yerini gülümseme almıştı. Aldığım müjde beni dertlerimden koparmış kısa süreli de olsa mutlulukla baş başa bırakmıştı. Sevinmiştim, bir yeğenim daha olmuştu. Bana 'hala' diyecek bir beden daha dünyaya gelmişti. En çok sevindiğim şeyse; dünyaya gelen bu minik beden babamın adını taşıyacaktı. Mehdi Asaf Doğanlı, dedesi Mehdi Doğanlı'nın adını taşıyacak ve yaşatacaktı. Miniğim, umarım huyun suyun dedene benzer ama kaderin benzemez...

ARJÎNWhere stories live. Discover now