37. BÖLÜM

1.6K 258 333
                                    

MEDYA : "Edanur Yılmaz - Alın Yazısı"

Şarkı önerisi için MehmetOzkol' a çok teşekkür ederim.💐

Bu bölüm nurreadss' a ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.🔥

Satır aralarında buluşalım, yıldızı da doldurmayı unutmayalım.✬

28800 saniye, 480 dakika... Tam tamına 8 saat... 8 saattir çaresizlik kokan ameliyathanenin önünde bekliyorduk. Dile kolay 8 saat geçmişti, halen Arjin bu kapıdan çıkmamıştı. İçimdeki korku ve endişe saniyeler geçtikçe artıyordu. Uzun sürecek ne vardı? Bir sürü doktor kısa sürede halledemiyor muydu? İnsanların beklerken neler hissedeceğini düşünerek hareket etmek çok mu zordu?

Kendimi yiyip bitiriyordum. Endişem yüzünden doktorlara kızıyordum. İşlerini ellerinden geldiğince iyi yapmaya çalışıyorlardı. Mantıklı düşününce, hasta yakınlarını bilerek bekletmediklerini anlıyordum. Lanet olsun! İçimdeki korku mantıklı düşüncelerimin önüne geçiyordu.

Ameliyathanenin kapısına yaslanmış, kafamı kapının kenarına koymuştum. Kafamın içi gümbür gümbürdü. Beynimin bir tarafı mantıklı şeyler söylüyordu, diğer tarafı kalbimi korkudan yerinden çıkacakmışçasına hızlandırıyordu. Koluma dokunan el beni düşüncelerimden sıyırırken, korkumun artmasına sebep oldu.

"Al, sende" Cüneyt yanımda durmuş, elindeki çay tepsisinde duran çayları uzatıyordu, bana. Anlamsızca baktım.

"Ne?"

"Çay diyorum, al iç diyorum" Yeni anlamış gibi kendime geldim. Bardağın birini elime alırken,

"Teşekkür ederim" dedim. Cüneyt yanımdan gitmeden önce gözlerimin içine öyle bir bakmıştı ki, gözlerinin derinlerinde yatan çaresizliği görmek kötü hissetmeme sebep olmuştu. Abimin katili olsa da şimdi aynı hüznü yaşıyorduk, ters tepki vermeme gerek yoktu.

"Berxamin niye çıkmadı hâlâ?" Arjin'in annesi yaşlı gözleriyle sırayla hepimize bakarak konuşmuştu.

"Bilmiyorum, dayê. Bilmiyorum!" Azat başını ellerinin arasına aldı. Hepsinin çaresizliği ve üzüntüsü yüz ifadelerinden belliydi. Olması gerekende bu değil miydi, zaten? İçeride canıyla cebelleşen onlardan bir parçaydı. Üzülmek en doğal haklarıydı. Ya ben? Ben içeride yatanın neyiydim? O benim neyimdi? Kafamın içindeki sorulara verecek cevabım olmayınca arkamı döndüm, yumruğumu sıkarak gözümden düşen bir damla yaşı gizlemeye çalıştım.

"Daha fazla bekleyemeyeceğim!" Devran hızla önünde durduğum kapıya yaklaştı. Ne yaptığını anlamak için bakarken kapıyı yumruklamaya başladı.

"Kardeşim nerede? Bir şey söyleyin artık!" Kolundan tutup çekmeye çalışırken Azat da koştu, yardımıma.

"Dur bi, Allah aşkına!"

"Bırakın beni!" Devran kollarını tuttuğumuz ellerimizden kurtulmaya çalışıyordu. Bırakmadan kapıdan uzaklaştırdık. O sırada kapı açıldı. Heyecanla kapıdan çıkan hemşireye baktık.

"Bacım nasıl?" Cüneyt hemen hemşireye yaklaştı.

"Ameliyat halen devam ediyor. Lütfen gürültü yapmayın. Sabır ve dua ile bekleyin." Cümlesi biter bitmez ameliyathaneye tekrar girdi. Biz yine kokumuzla baş başa kalmıştık.

Yarım saat geçmişti ki kapı açıldı, Doktor Erhan Bey yüzündeki maskeyi sökerken ameliyathaneden çıktı. Halinden, gereğinden fazla yorulduğu belli oluyordu. Hepimiz etrafına çember oluşturarak, vereceği haberi korkuyla beklemeye başladık.

ARJÎNWhere stories live. Discover now