6. BÖLÜM

3.4K 532 1.1K
                                    

Merhaba canlarımm, uzun zamandır bölüm atamıyordum. Bir takım sorunlar, cenaze durumları falan oldu. Anca fırsat bulabildim bölüm yazmaya🥺Sizler nasılsınızz? Umarım her şey yolundadır♥️

Yeni kapağımız hakkında da yorumlarınızı duymak isterim çiçeklerim. Keyifli okumalar :))

"Uyku tutmuyor gözüm... Anılar sıraya girdi."

Ahmet Kaya'nın dediği gibi gözüm uyku tutmuyor. En son ne zaman huzurlu bir şekilde uyudum hatırlamıyorum. Geçmiş, anılar, yaşananlar beynimin içinde dolanıyor. Bakışlarımı yine duvara sabitlemiş halde yatağımın baş kısmına yaslanmış yarı oturur haldeyim. Sanki o duvarda bir film şeridi var. Geçmiş de yaşananlar sürekli oradan geçiyor. Sürekli oradan geçip kendini unutturmamaya çalışıyor. Her seferinde 'Sakın babana yapılanları unutma' diye bas bas bağırıyor bana o film şeridinin sonu. Unutamazdım, unutmazdım.

Aklım şarkıda geçen bir söze daha takıldı. "Tarihle anla beni ve öyle yargıla" Sizce de anlamlı bir söz değil mi? Tarihle anla beni... Benim demek istediğim de Tarihimizle anlayın beni ve öyle hüküm verin, yargılayın.

Mantıklı düşünmek zor geliyordu bu insanlara. Ailemde gurur diye bir şey olmadığını görmek derinden yaralamıştı beni. Özellikle Azat Abim beni resmen yerle bir etmişti. Daha birkaç hafta öncesine kadar benim iyiliğim için canını verir diye düşündüğüm abim beni babasının katillerine gelin ediyordu. Bir insanın hiç mi vicdanı sızlamazdı? Şu konakta Devran Abim dışında bir kişinin bile çıkıp itiraz etmediğini görmek içler acısıydı. Neden kimse bir şey demiyordu? Çünkü töre. Töre ne derse o olacaktı. Büyüklerimiz ne derse o. Büyüklerimiz daha çok işine geleni yapıyordu. Lanet olsun çıkıp da senin kararın ne, istiyor musun demek çok mu zordu? Daha kötüsü bu durumu evlilikle çözmeyi mi mantıklı bulmuşlardı? O günden beri sürekli bu düşünceler kafamın içinde. Kafamın içinde kendimle konuşur oldum insanlarla konuşmak yerine. Beynim susmuyor. Bu durumu kabullenemezsin diyor. Dışarıda şiddetle yağan yağmur, çakan şimşekler bile bu durumu kabullenme diye haykırıyordu resmen. Kabullenemem... Babamın şuan kemikleri sızlıyor adım gibi eminim. Daha fazla bu duruma izin veremezdim. Bu sessiz kalışımın ve yıllardır çektiğim baba acısının, 5 yaşında yaşadığım o travmanın bedeli ödenecekti.

Uyku tutmuyordu. Stresliydim. Yarın düğün günüydü. Üzgün değildim artık. Kimse beni üzgün görsün istemiyordum. O zaman güçsüz sanılıp yenilecektim herkese. İçimdeki kin, nefret gibi duygular her saniye daha da artıyordu. Yağan yağmura aldırış etmeden terasa çıktım. Üzerime de bir şey almadım. Islanmak istiyordum doyasıya. Kollarımı açıp, kafamı kaldırdım göğe doğru. Bir müddet olduğum yerde böylece döndüm. Aklıma gelen şarkıyı mırıldanmaya başladım ;

Yine karlar yağdı gönül dağıma
Kime ne söyleyim, kime ne deyim?
Yaz ayında gazel düştü bağıma
Kime ne söyleyim, kime ne deyim?
Yaz ayında gazel gazel düştü bağıma
Kime ne söyleyim, kime ne deyim?

***

" Yavrum burada mı sabahladın sen?" Annemin sesiyle gözlerimi yavaş yavaş açtım. Cevap vermeden önce nerede olduğuma bakındım. Gece en son terastaki koltuğa oturduğumu hatırlıyorum. Demek ki burada uyuyakalmışım. Üstüm de ıslaktı. Hasta olmasam iyiydi.

" Kızım sen delirdin mi? O yağmur da burada yatılır mı?"

" Delirdim" Yerimden kalktım. İçeriye doğru yürürken annem seslendi arkamdan.

"Kuaförler geldi, annem. Salondalar" Cevap vermeden bir hışımla kapıdan içeri girdim ve maalesef bu kapı salona açılıyordu. Kuaför görevlileri oturuyordu. Nursel Yengem de onlara kahve ikram ediyordu. Beni gören Nursel Yengem şaşkınlıkla baktı bana.

ARJÎNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin