29. BÖLÜM

1.8K 309 619
                                    

Medya : " Uygar Doğanay & Taladro - Gemileri Yaktım "


Bu bölüm nisakorkmaz12w' a ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.💙

Satır aralarında buluşmayı, bol bol yorum yapmayı ve yıldızı doldurmayı unutmayalım ballarım.✬


"Demek töre buydu. Dürüstlük sökmüyordu. Bir kere yıkıldın mı, sonun geldi demekti. Öyleyse, hiç yıkılmamaya bakacaksın."

-Jack London-

"Fırat"

"Fırat, kardeşim uyan" Duyduğum seslerle istemsizce gözlerimi açtım. Gözlerimi açınca Batuhan'ı üzerime eğilmiş halde gördüm.

"Ne yapıyorsun, burnumun dibinde?" Ben söylenerek iki büklüm uzandığım koltuktan kalkarken o da doğruldu.

"Asıl sen ne yapıyorsun burada?" Beynim zonkluyordu resmen. Sağ elimin yüzük parmağı ve baş parmağıyla alnımı ovarken cevap verdim.

"Uyuyordum gördüğün gibi"

"Kardeşim uyuduğunu kör olmadığıma göre görüyorum. Niye burada uyuyorsun? Evine niye gitmedin?"

"Gerek duymadım" Anlamsız bakışlarına aldırmadan ayağa kalktım. Masamın üzerindeki telefonumdan saate bakınca saatin 09.45 olduğunu gördüm. Kaç gündür uyuyamamıştım. Dün gece hastaneden çıkınca eve gitmek yerine şirkete gelmiştim. Eve gitsem annemin ağlamaları, sızlamalarıyla uğraşacaktım. Daha fazla sıkıntıyla uğraşmak yerine kaçmayı tercih etmiştim.

"Ne demek gerek duymadın?" Hâlâ olduğu yerde duran Batuhan'a döndüm.

"Abi, sorgulama bir şeyi de ya"

"Unuttuysan hatırlatayım kardeşim. Ben avukatım, her şeyi sorgularım" Konuşması bitince sırıttı.

"Avukat olduğun her halinden belli. Unutmak ne mümkün"

"Arjin nasıl?" Yüzündeki sırıtışın yerini ciddi ifade almıştı.

"Felç kalan bir insan nasılsa o da öyle"

"Doktorlar ne diyor, düzelecek mi?" Sıkıntıyla nefes verdim.

"Bugün test ve MR sonuçları çıkacak. Ona göre tedavi süreci belirlenecek"

"Allah acil şifalar verir inşallah"

"Amin" diyerek telefonumu ve koltuğun üzerindeki ceketimi alarak kapıya doğru ilerledim.

"Nereye?"

"Hastaneye"

"Dur. Gitmeden bir kahvaltı yapalım"

"Gerek yok"

"İnat etme, Fırat. Yürü hadi" İtiraz etmeme fırsat vermeden kolumdan tutarak beni odadan çıkardı.

Şirketin cafesine girmiştik. Başka bir yere gitmek istemediğimi söyleyince mecbur buraya getirmişti. Cam kenarında bir masaya oturduk. Batuhan çay ve kahvaltılık bir şeyler istemişti. Malum şirketin sahibi olduğum için bekletmeden beş dakika içinde masaya istenilenleri getirmişlerdi. Batuhan çoktan poğaçaları midesine yolcu etmeye başlamış, bense iştahım olmadığı için sadece çayımı yudumluyordum.

"Yesene sende"

"İştahım yok"

"Fırat, saçmalama. İki günde ne hale gelmişsin. Ye Allah aşkına" Omuz silktim sadece.

ARJÎNWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu