25. BÖLÜM

2K 312 723
                                    

Medya : " Özgür Akdemir - Leyle "

Yeni kapağımız nasıl olmuşş?🥳

Bölümde geçen kürtçe kelimelerin anlamları bulunduğu satırdaki yorum kısmında yazacaktır. Kürtçe bilmeyenler oradan bakabilir.🌿

Bu bölüm MehmetOzkol' a ithafen yazılmıştır. Keyifli okumalar.🦋

Satır aralarında buluşalım çiçeklerim, yıldızı da doldurmayı unutmayalım lütfenn.✬

"Geceyi seyrede seyrede öğrendim ki ışık insanın içinde yanmıyorsa yüzüne vurmuyor."

Şükrü Erbaş

Gökyüzünü incelerken hissettiğim duygulardan dolayı aklıma Şükrü Erbaş'ın sözü gelmişti. Benim içimde hiçbir zaman ışık yanmamıştı. Gökyüzünü aydınlatan yıldızlar gibi içimde bir ışık besleyememiştim...

Nice anılar... Nice acılar... Nice sevdalar... Nice hayatlar gömüyorduk. Bir şehir, bir manzara, büyükçe birden fazla anlamlar... O kadar acı olaylar, kayıplar sindiremeyince bir tek manzaraya bakar oluyorduk. Herkes anlayamazdı...

Küçüklüğümden beri böyleydim. Gece oturur manzarayı, gökyüzünü izlerdim. Derin düşünceler içerisinde...

Kapının tıklama sesini duyunca düşüncelerimden sıyrıldım. Akşam akşam kim gelmişti? Fırat değildi, o öküz direkt girerdi. Kimseyi görmek, konuşmak istemediğim için umursamadım. Ben ses vermeyince kapı açıldı.

"Müsait misin, yenge?" Yenge kelimesini duyunca gelenin Dicle olduğunu anladım. Ben kızdıkça inatla bana yenge diyordu. Abisine yaptıklarımı da görmüştü. Korkmuyor muydu, sinirlenip ona da bir şey yapmamdan?

"Değilim" Dönüp bakmamıştım. Ayak seslerinden yanıma geldiğini anladım. Yanımdaki sehpaya bir tepsi bırakmıştı. Akşam yemeğini zaten konağın çalışanları getirmişti. Niye tekrar getiriyordu? Kafamı çevirip baktığımda tepsinin üstünde iki fincan kahve ve çikolatalar vardı. Anlamsızca Dicle'ye baktım.

"Şey, sıkıldım da belki sende sıkılıyorsundur diye kahve yaptım, sohbet ederiz diye"

"Sıkılmıyorum, ben" Tekrar izlediğim manzaraya odaklandım. Yanıma sandalye getirip oturdu. Yüzü de mi kızarmıyordu? Yanımda istemediğimi belli etmeme rağmen hâlâ gelip oturuyordu. Sehpada duran okuma kitabımı eline alıp incelemeye başladı. Sanki anlayacaktı...

"Kitap okumayı çok seviyorsun galiba" En iyisi cevap vermemekti. Sıkılır, giderdi.

"Abimde çok sever. Çalışma odasında büyük bir kitaplığı var" İhtiyacım olan en önemli şey sabırdı.

"Ne yapayım? Sordum mu?" Bozulduğunu belli etmeden konuşmasına devam etti.

"Konu açılınca söylemek istedim"

"Farkındaysan ben konuşmuyorum. Sen kendi kendine konuşuyorsun!"

"Amacım seni kızdırmak değil"

"Amacın her neyse beni kızdırıyorsun!"

"Özür dilerim"

Bir süre sessiz sessiz benimle birlikte dışarıyı izledi. Ara ara kahvesinden içiyordu.

"Soğumadan iç, istersen" Ne kadar içmemek için dirensem de canım çekmişti. İnadımı yenip fincanı elime alarak kahveden bir yudum aldım. Uzun zamandır kahve içmemiştim. Halbuki kitaplarımı kahvesiz okumazdım... Bu konakta kendilerine muhtaç olduğumu görmesinler diye inip mutfaklarından su bile almıyordum.

ARJÎNWhere stories live. Discover now