12. BÖLÜM

2.4K 451 482
                                    

Medya : 'Oğuzhan Koç - Beni iyi sanıyorlar'

Satır aralarında buluşalım çiçeklerim, yıldızı da doldurmayı unutmayalım♡

Keyifli okumalar🖤

Ne de zormuş başa çıkmak
Yokluğunla kucaklaşmak
Kime sorarsan, seni andım
"Bitti", dedim
Gitti, hâlimden anlar sandım

Haklı belki
Herkes kendi derdinde ya
Bir ben mi varım bu dünyada?


Elif Abla'nın verdiği kasetten şarkı dinliyordum. Saat gecenin kim bilir kaçıydı. Gecenin ve benim üç arkadaşım vardı; yalnızlık, sessizlik ve hafiften çalan bir müzik.

"Bir kapı kapanır, başkası açılır" derler ya hani, ben kapısı olmayan bir yerde sıkışıp kalmıştım. Bu sıkıştığım yerden kurtulmanın bir çözümü de yoktu. 18 sene önce sıkışıp kalmıştım. Ne kendim kurtulmak için çaba sarf etmiştim, ne de başkası kurtarabilmişti...

İçimdeki intikam, kin duyguları her geçen gün daha da artmıştı. Bedenimin bile kaldıramayacağı kadar büyük ve ağır yükler taşıyordum ruhumda. Ruhum da bu ağırlığın üstesinden gelememiş, ölmüştü. Hiçbir şey üzmüyordu beni, hiçbir şey hissedemiyordum, kısacası bir hiçliğin girdabındaydım.

Belki de babam gözlerimin önünde öldürülmeseydi bu kadar koymazdı bana. Adalet miydi küçücük yaşta böyle bir travma yaşamam? Ya da küçük bir çocuğun babasız büyümesi, elinden tutup okula götürecek, düştüğü zaman kaldıracak bir babası olmaması adalet miydi?

Kasette Ahmet Kaya'nın ' Nereden Bileceksiniz' şarkısı çalmaya başlamıştı. Sözleri beni anlatıyordu, sanki. Gözlerimi kapatıp şarkıyı söylemeye başladım.

" Bir fidandım derildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum, çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nereden bileceksiniz "

" Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?"

Gardiyanın sesiyle gözlerimi açtım.

" Uyan hadi "

" Ne oldu? " Eliyle masayı işaret etti.

" Kahvaltın geldi. Çabuk ye. Hastaneye gideceksin. Dikişlerin alınacakmış. "

Cevap vermeyip yerimden kalktım. Sinir oluyordum bu gardiyana. Her seferinde bir imada bulunup canımı sıkıyordu. Terliğimi giyip lavaboya geçtim. Allah'tan koğuşun içinde lavabo ve banyo vardı. Yoksa her seferinde bu gardiyanlarla uğraşamazdım.

Arkamdan duyduğum kapı sesiyle gardiyanın gittiğini anladım. Elimi yüzümü yıkadım. Kafamı kaldırınca aynadaki yansımama baktım bir süre. Çökmüştüm, tek kelimeyle.

İştahım yoktu ama mecbur bir şeyler atıştırdım. Sonra tekrar yatağıma yarı oturur halde uzandım. Devran Abim okuma kitaplarımı getirmişti. Günümü kitaplarla ve şarkıyla geçiriyordum. Önceki hâlimden bir farkı yoktu. Tek fark, bu sefer dört duvar arasına mahkum bir halde okuyordum. Umrumda mıydı? Hayır.

Kitabı okumaya daldığım sırada yine o uyuz gardiyan girdi, koğuşa. Bir de kapıyı pat diye açmaları yok mu... Deliriyordum.

" Seni bekliyorum, niye çağırmıyorsun? " Dik dik suratına baktım.

" Çağırmam mı lazımdı? " Dişlerini sıkarak konuştu,

ARJÎNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin