ÖZEL BÖLÜM: PARÇALANMIŞ MEKTUPLAR

Start from the beginning
                                    

Bu anıyı da unutmak istedin ama elbette ki Minel değildin, unutamadın.

Yedi yaşına bastın, babandan ilk şiddetini gördün. Tek nedeni alfabeyi diğer öğrencilerden daha geç öğrenmendi. Vurdu sana, sert bir tokattı, hâlâ canını acıtacak cinsten. Durmadı, kemerini çıkardı, küçüksün dinlemedi, sırtına indirdi darbeleri. Yine kaçamadın, aptal gibi ağladın, annene seslendin gelmedi, abine seslendin umursamadı, en sonunda babana yalvardın, bırakmadı. Güçsüzdün, aptaldın, boyun eğdin. Sonrasında ise şiddet görmeye, vücudunda çocukları izleri bırakmaya devam etti baban, elini ateşe bile tuttu, sen yine ve yine ve yine ağladın.

Bu anıyı da unutmak istedin ama elbette ki Minel değildin, unutamadın.

Ergenliğe girdin. Yan sınıftaki çocuk yere düşüp dizini yaraladığında annesi ile babası okula geldiğinde tek problemin annenin histerilerinde, babanın öfkelerinde, abinin umursamazlığında olmadığını fark ettin. O an aslında emin oldun: ailen seni hiç sevmiyordu. Sevgisizlik seni mahvetti ama sen yine aptal olduğun için bunu da inkar ettin, onların sevgisi böyle dedin kendi kendine. Ailenin sevgiyi bu şekilde gösterdiğine inandın.

Bu hissi de unutmak istedin ama elbette ki Minel değildin, unutamadın.

Liseye başladın. Hiç arkadaşın yoktu, baban için sadece ders çalışıyor, annen için sessiz kalıyordun çünkü annen ufacık bir seste bile sinir krizi geçirebiliyordu. Konuşabileceğin kimse yoktu, gidebileceğin kimse yoktu, hiç kimse seni istemiyordu, dışlanıyordun; abin vardı ama yoktu. Onu izlemeye başladın, onu örnek almak istedin. Motosikleti vardı, motosikleti sürmek sana cesaret kazandırır sandın, geceleri sana masallar okudu, masumiyet sandın, eline bir bıçak verdi, kendini kesmeni söyledi, iyileştirir sandın. Çünkü aptaldın, kördün. Seni bataklığa çektiğini çok sonra anladın.

Bu yaşananları da unutmak istedin ama elbette ki Minel değildin, unutamadın.

Ve hayatının miladı geldi çattı. Hem ölümün, hem yaşamın. Onu tanıdın. Minel'i. İlk ve tek arkadaşını. O da acı çekiyordu, o da yalnızdı. Turuncu saçları, çilli yüzü, sıska bedeni. O Minel Karaer'di. Kalbi kıyametindi, bakışları ateşindi ve yanıldın, o hiçbir zaman kurtuluşun olamayacaktı. Ama ilk andan itibaren onun için kendini kalkan olarak gördün; kendini kesmeyi bıraktın onun için çünkü sana ihtiyacı vardı. Sevgisiz büyüdün, sevgi istiyordu, biliyordun, sevgi verdin. Yalnızdı, arkadaşa ihtiyacı vardı, arkadaşı oldun. Korkuyordu, sen de korkmuştun yine de korkularını silmek istedin. Ağladı, gözyaşları acıttı, ağlamaması için söz verdirdin çünkü gözyaşları zamanla kalbi tüketirdi, buna inandın. Kalbi tükenmesin istedin, kendi kalbini unuttun.

Ve mutlu oldun onunla. Oradaydı, seninle beraberdi, sevdiğini düşündün, sevdiğine inandın, çocukken aşk değildi bu, dostluktu, bağlılıktı. Ona öyle bir bağlandın ki, hiçbir bıçak kesemedi bu bağı. Aptal hayallerinden ona söz ettin, şimdi bilmediği birçok sorunun cevabını ona geçmişinde verdin, umutsuzluğun içinde ona umut aşıladın.

Küçüktün, ölüp giden babası olmak istedin, küçüktün, ölüp giden ablası olmak istedin, küçüktün, ölüp giden annesi olmak istedin. Sanki ona yetebilirmişsin gibi. Sanki bunu başarabilirmişsin gibi.

Yetemedin. Sen hiçbir şeye yetemedin.

Birkaç sene geçti. Her şey mahvoldu, ilk önce onu senden kandırarak aldılar. Kandı yalanlara evet, bıraktı elini. Sen ona delicesine güvenirken onun sana hiç güvenmediğini gördün.

Yine de onun için önüne bir tercih hakkı sundu Prometheus. Tek bir mektubu odana bıraktı. Ya Minel'in ölmesine göz yumacaktın ya da Prometheus'un esiri olacaktın.

EMARE SERİSİWhere stories live. Discover now