EMARE MASKE: 25. GEÇMİŞ ve ŞİMDİ

9K 880 654
                                    

Korel E. Erezli

Mahkemeye beş gün kala...

Güçlü bir hafıza ağır bir cezadır, demiş ünlü bir şair. İyi anıları nadiren, kötü anıları sıklıkla hatırlatır.

Çok güçlü bir hafızam vardı. Hayatımdaki her anı, bayıldığım anlar hariç, her detayına kadar hatırlayabiliyordum. Hatırlamak da değil sadece; o yerin kokusunu alabiliyordum, o yerin sıcaklığını hatırlıyor, o yerdeki sesleri işitebiliyordum ve bunların hepsi birer cezaydı.

Ama tek ceza bundan da ibaret değildi.

Orhan Kemal bir konuda haksızdı. İyi anıları nadiren hatırlamazdım, iyi anılarım zaten azdı; bu yüzden sürekli kötü anılar dönüp dururdu.

Üç yaşımdan sonrası hep aklımdaydı. Babamın beni hiç kucağına almadığını hatırlayabiliyordum mesela ya da annemin mama yapmaya üşenip bakıcıların kollarına bıraktığını. O yaşlarımda Korhan yoktu, annemin sonradan söylediğine göre yatılı okula gitmişti ama şimdi anlıyordum ki Korhan bana olan nefretinden aslında o zamanlar evde bulunmak istememişti.

Altı yaşımdan sonra babam beni dövmeye başladı. Uyguladığı şiddet öyle hafif de değildi. Altı yaşındaki bir çocuğun kaldıramayacağı türdendi. Sokaktaki çocuklar bilyemi çalıp beni dövdükleri için eve gidince bir de babamdan dayak yemiştim, Korhan tek kalan bilyeme el koymuştu, o gün bir parmağım kırılmıştı. Annem kurtarmamıştı; zaten ben ne zaman yardım istesem kimse koşmazdı.

Biraz daha büyüdükten sonra okuldakiler tarafından dışlanmaya başladım, nedenini anlayamıyordum ama şimdi dönüp baktığımda, evde gördüğüm şiddetten ötürü onlara durmadan şiddet uyguladığımın farkına varmıştım. Sevginin dilini şiddet sanıyordum belki ya da konuşmak için bir adım attığımı, bilmiyordum.

Öndeki kızın saçını kesiyor, yan taraftaki çocuğun ayakkabılarını birbirine bağlıyor, diğerinin kolunu kalemtıraşla kesiyordum.

Şiddet arttıkça babam okula çağrıldı, eve döndüğümüzde ise çözüm yine şiddetle oldu.

"Değişeceksin, diyordu babam, "beni rezil etmekten vazgeçeceksin." Bunu yaparken bacaklarıma sopalarla vuruyordu. Korhan oradaydı, kapının köşesinde, omzunu yaslamış bizi izliyordu. "Kurtar," diyordum, kılını kıpırdatmıyordu. Babam gittikten sonra yanıma çöküp aptal olduğumu, uslu durmam gerektiğini söylüyordu.

Yaralarımı kendim sarıyordum, annem yine umursamıyordu ama onu çok seviyordum. Beni eğer o gün mutluysa sevebiliyordu, her şeye rağmen. Bazen saçlarımı okşuyordu, bazen sarılıyordu, bazen ödevlerime yardım ediyordu.

Bir keresinde, "Babalar çocuklarını bu şekilde mi sever, anne?" diye sormuştum ona.

"Babalar çocuklarını sevmez," diye saçma bir cevap vermişti ama aklıma öyle bir kazınmıştı ki sonradan gördüğüm her babanın çocuğunu sevmediğini düşünmeye başladım.

Bir süre sonra sakinleştim, değiştim, babamın istediği gibi oldum ama asıl zararı kendime vermeye başladım. Şiddetim kendimeydi. İlk önce kalemtıraşla görünmeyecek yerlerimi kesmeye başladım; bacaklarımı, karnımı, sonra umursamadım, görünen yerlere geçtim. Her kesikte haz aldım, sakinleştim ve sonra fark ettim ki sakinleşirken kendimi mahvetmiştim.

Bunu Korhan'ı odada, yerde kanlar içinde bulduğumda fark etmiştim. İlk gördüğümde sandım ki o da kendine zarar veriyor ama hiç hareket etmeyip kanın fazlalaştığını gördüğümde bunun intihar olduğunu anladım. Küçük de değildi, büyüktü ve intihar etmişti.

EMARE SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin