EMARE MASKE: 20. KAFES

8.2K 887 363
                                    

Bütün hayatı gözlerinin önünden film şeridi gibi geçen insanlara daima imrenmiştim. Benim için bu geçerli olmuyordu çünkü ben hayatımın bir kısmını hatırlamıyordum. Eskiden bu düşünce beni öfkelendirmez, sadece üzerdi ama şimdi öfkelendirmeye başlamıştı; nedeni neydi?

Kendimi biraz daha zorlarsam hatırlayabileceğimi düşünmem miydi? Nasıl unuttuğumu bilmemem miydi? Her şey bir yana, kim olduğumu hatırlamayı istememem miydi?

Minel Karaer; turuncu saçlı, çilli, babası ölmüş, annesi terk etmiş ve amcasıyla yaşayan o kız. Bu kadardım ve şimdi hayatım altüst olmuştu. Bir adam girmişti hayatıma, o adamı tanıyordum ama tanımıyordum da. İlk gördüğümde hissetmiştim ama bu kadardı. Sonrası bir oyun gibi ilerlemişti. Bir adım o atmıştı, bir adım ben atmıştım. Tuzaklar, savaşlar, güzelliklerin azlığı ve gülümsemelerin tutsaklığı.

Bütün bunların arasında kötülüğün beni beklediğini biliyordum ama içimde, tam kalbimin üzerinde Korel Erezli'nin o kadar da kötü bir adam olmadığını düşünen bir tarafım vardı.

Bir bardak bana doğru yaklaştığında bakışlarım ilk önce bardağa, ardından uzatan kişiye kaydı. Korhan elindeki karton bardakla bir kez daha gelmişti. İçinde kahve olduğunu kokusundan anlayabiliyordum.

Bu kez reddetmek yerine elinden aldım. Gözüm duvardaki saate kaydı, sabah olmak üzereydi. Korel'i sadece bir odadan başka bir odaya alırlarken görmüştüm, bunun dışında hiçbir şey yoktu.

Korhan yanıma oturdu, polis merkezinde neredeyse kimse kalmamıştı. Gürkan Büge'yi eve bırakmaya henüz gitmişti, hamile olduğu için Büge'ye âdeta yalvarmıştım. Dinlenmesi gerekiyordu. Gerçekten bebek böyle bir hayata mı dahil olacaktı?

Kahveden bir yudum aldım, sanki dakikalar geçmişçesine bir kez daha saate baktım, saniyeler ilerlemişti. "Konuştu mu?" diye sordum Korhan'a. Korel'in dakikalardır ağzını bıçak açmıyordu, Korhan öyle demişti. En sonunda sorgu odasına aldıklarını söylediklerinde içimde huzursuzluk peyda olmuştu.

"Hayır," dedi Korhan da ve elindeki bardaktan bir yudum içtikten sonra bana uzattı. "İçinde biraz da viski var, içmek ister misin?"

"Hayır." Net yanıtımın ardından yüzünü incelemeye başladım, onunsa bakışları duvardaydı. Endişeli görünmüyordu lakin bir şeylerin yolunda gitmediğini de anlayabiliyordum.

Babam saat başı arıyordu ama eve gelmem konusunda ısrar etmemişti; Erezli ailesine mi güveniyordu yoksa Korel'e mi anlayamıyordum, ben güvenmezken o nasıl güvenebiliyordu?

"Sence neden konuşmuyor?" diye sorduğumda alacağım cevaptan bir yandan da korkuyordum ama artık cevapların korkutması yollarımı engellemeyecekti.

Korhan kısa bir süre düşündükten sonra, "Korkuyor," dedi.

"Korkuyor mu?" Yüzümü buruşturdum. "Korel'in defalarca polis merkezinde nefes aldığına eminim."

Gözlerini devirip bana baktı, yeşil gözleri yorgun görünüyordu. "Öyle değil, bu normal bir sokak kavgası da değil. Hissediyor, boka battığını yani. Bu kez onu kurtaracak bir abisi de yok artık."

Boş bulunup, "Gerçekten onu seven bir abi gibi konuşman gözlerimi yaşarttı," dedim.

İlk önce kaşlarını kaldırdı, ardından çattı, sonrasında ise, "Sen ne biliyorsun ki?" diye sordu. "Neyi anladın ki? Neyi gördün ki? Bir motosiklet yarışında onu yendiğim için beni kötü abi ilan edeceksen bunu yapabilirsin ama emin ol, o yarışı bıraksaydım Korel düşündüğünden daha kötü olacaktı."

EMARE SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin