EMARE MASKE: 15. HİSLER

11.1K 933 684
                                    

İnsan avuçlarının içinde hem gücü hem de güçsüzlüğü yaşatırdı. Parmakları başka parmaklarla buluştuğunda o avcunun içinde güç filizlenirdi; o parmaklar başka parmaklardan ayrıldığı za-

man güçsüzlük doğardı. Filizlenen her güç, bir gün kururdu.

Prometheus avuçlarının içinde ne gücü ne güçsüzlüğü yaşatmaya çalışırdı. Biri onun ellerini tutarsa o kişinin ellerindeki güç kururdu; biri onun ellerini bırakırsa o güç biraz daha yeşerirdi.

Çünkü Prometheus'un çocukluğuna ekilen o tohumdaki tek duygu, intikamdı. Önce ailesinden intikam almıştı, ardından insanlardan ve en sonunda kendisinden. Prometheus'un intikamı yine Prometheus'un ellerinden olacaktı.

Adımları barın içinde gezinirken en çok düşündüğü, o avuçlarının içindeki gücün gittikçe arttığıydı. Loş ışıkta çevresine şöyle bir baktı, kadim dostu sahneye çelloyu getiriyordu. Kendi çellosundan başkasını çalmaktan hoşlanmazdı fakat bu sefer, bir kez olsun, sanatını bu sahnede göstermek istiyordu.

"Kadim dostum," dedi heyecanlı bir sesle. Maskesinin ardındaki gözleri parıldadı. Sokakta yaşayan kimsesiz adam, onun tutsağı olduğundan beri fazlasıyla zayıflayıp çökmüştü. Doğru düzgün yemek yemiyordu, gücü yoktu; bu yüzden olmalı ki çelloyu bile zorlukla taşıyordu. Prometheus'un gözünden bu ayrıntı kaçmadı, gülümsemesi genişledi. "Tanrı bazen senin gücünü ellerinden alır. Seni aç bırakır, susuz bırakır, nefessiz bırakır fakat bunları ona geri verdiğinde şükretmeni bekler. Senden olanı senden aldım, şimdi geri veriyorum. Bana şükret!"

Prometheus'un kadim dostunun bakışları, onun her seferinde farklı bir şekilde taktığı maskesinden ayrılıp ilerideki tahta sandalyede oturan adama kaydı.

Ağzını, adamın üzerinden çıkardığı gömleğiyle bağlamıştı. Fakat ona bakarken yüzünü buruşturmasına neden olan bunlar değildi. İki elinden sapladığı bıçaklar tahtayla bütünleşmişti ve hareket etmesini engelliyordu. Ayakları acıdan sarsılıyor, dolu gözleri büyük bir korkuyla karşısındaki sahneden ayrılmıyordu.

Prometheus adamın arkasından yürüyüp önüne geçti ve kollarını açıp ilerideki loş ışığın tam olarak vücuduna çarpmasını sağladı. "İşte buradayım!" dedi aynı heyecanlı sesiyle. "Gösterime hazır mısın?"

Kimsesiz adam başını iki yana salladı, aylardır cinayet işlememesinin nedenini iyileşmesi olarak yorumlamıştı fakat geri döndüğünde, tam anlamıyla eskisinden daha fazla gözü dönmüş görünüyordu.

"Ona ne yapacaksın?" diye sordu yutkunarak.

Prometheus sandalyedeki adamın gözlerinin içine bakarken, sandalyedeki adam ise kim olduğunu anlamak için dikkatli gözlerle onu süzüyor, bir yandan da acıyla inlemeye devam ediyordu.

"Ona Tanrı'nın müziğini dinleteceğim," diye mırıldandı. "Son duyduğu ses, benim melodim olsun istiyorum."

"Onu öldüreceksin, değil mi?" Kimsesiz adam kurduğu cümlenin ardından dudaklarını birbirine bastırdı.

Fakat Prometheus omzunun üzerinden ona bakarak, "Benim güzel kadim dostum," dedi, ardından dönüp sahneye yürümeye başladı. "Neden insanları bu kadar önemsiyorsun? Sen yalnızdın, kimsesizdin ve bu insanlar seni önemsemiyordu bile. Şimdi neden onların canları bu kadar umurunda?"

Kimsesiz adam ne diyeceğini bilemedi. Yaşadıklarını midesinin kaldıramadığı olmuştu ama artık o dönemleri atlattığını hissediyordu. Prometheus bir gün onu tutsak ettiği yere geldiğinde ilk defa sadece sohbet etmişti. Öyle bir konuşmuş, öyle bir zihnine işlemişti ki kimsesiz adam, artık onu Tanrısı gibi görmeye başlasa da insanlara acımadan edemiyordu.

EMARE SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin