EMARE MASKE: 27. KONSER

8.9K 865 640
                                    

Genelde en büyük felaketler, en kasvetli havalarda başımıza gelirdi. Yağmurlu, karlı ya da rüzgârlı günlerde. Belki de sisli. Okuduğum kitaplarda ve izlediğim filmlerde işler bu şekilde yürümüştü fakat biz şu an yaz mevsimindeydik, dışarıda güzel bir hava vardı, akşamın serinliği yüzüme vuruyordu, saçlarım uçuşuyordu.

Havanın kasvetli olmaması içime tuhaf bir neşenin dolmasını sağlamıştı fakat üzerinde derin derin düşündüğüm zaman neşe yüzümde asılı kalıyor ve hüzne dönüşüyordu.

"Ne düşünüyorsun?" Motosikleti tutan Korel bakışlarını çevirmiş dikkatle beni inceliyordu. Gözlerimi gökyüzünden, batmak üzere olan güneşten ayırıp ona baktığımda yüzündeki o makyaj, gerçek bir gülümsemenin yüzüme oturmasını sağladı.

Joker makyajı yapmıştık ve bunu yaparken ilk başta sessizliğe gömülsek de sonrasında epey gülmüştük çünkü makyaj konusunda beceriksiz olsam da harika bir iş çıkarmıştım. Onun yüzünü tamamen gizlememiz gerekiyordu ve şimdi yüzü bembeyaz, gözleri simsiyahtı, ağzında yayılmış kırmızı ruj vardı.

Korel son hamle olarak gözünün altına bir damla yaş yapıp, "Ağlayan palyaço da olayım," diyerek bana takılmıştı. Bu makyaj fikrinden rahatsız olacağını düşünmüştüm fakat epey keyif almıştı.

Bense vampir olmuştum. Benim de yüzüm bembeyaz, gözlerimin çevresi simsiyahtı ve dudağımda kırmızı ruj vardı. Kenarından kan akıyor gibiydi. Dışarı çıkıp sivri diş alacak zamanımız yoktu ama turuncu saçlarımı evde bulduğumuz sprey boyayla boyadığımızda simsiyah olmuştu. Bu Korel'in canını sıkmıştı, hissetmiştim ama hiçbir şey söylememişti.

"Makyaj fikrine sıcak bakmanı hâlâ aşamıyorum," dedim arkasındaki motosiklete bakarken. Evin deposundan çıkan eski bir motosikletti, plakası bile yoktu, çevirmeye yakalanırsak mah volurduk ama hayatımızda yeterince heyecan varken bir de bu heyecanı abartacak değildim.

Korel güldü, ardından bir anda beni belimden tutup çekti ve kollarını belimde birleştirdi. O yaslandığı için yüzlerimiz hemen hemen aynı hizaya geldi, yaprak sarısı gözleri makyajıyla daha açık renk olmuştu. "Küçüklüğümden beri en büyük hayalim maskeli balolardı Minel," dedi keyifle. Turuncu demedi, bana Turuncu dememeye devam ediyordu. "Ama hiç katılmadım. Şimdi ne tuhaftır ki kendimizi kurtarmak için yaptığımız bu makyaj hoşuma gitmeye başladı." Güldü, burnumun ucuna fiske vurdu, güldüm. "Ve senin de vampir olman dünyanın en saçma çifti olduğumuzu kanıtlıyor."

"Biraz daha konuşursan kanını emerim," dedim alaya alarak. Yeniden güldü. Onu uzaktan görsem tanınmayacak kadar güzel bir makyaj olmuştu ve konser alanında tuhaf karşılansak da en azından halk tarafından linç edilmeyecektik. "Bugünü sadece benim için değil, kendin için de yaşa," dedim başımı sallayarak. "Doğum günüm olabilir ama yarın da senin doğum günün Korel. İkimizin günü olsun, nasıl fikir?"

Korel dudağını büktü, bakışları boynuma kaydı, önüme gelen saçlarımı geriye atıp, "Benim günüm olsaydı saçların turuncu olurdu," dedi mutsuz bir sesle. "Çünkü en çok turuncu saçların seni sen yapan, Minel."

"Çareler," dedim omzumu kaldırıp indirerek. "Elimizde olmayan sebepler. Ama istersen eve döndükten sonra senin için hemen saçımı yıkar, turuncu rengine dönmesini sağlayabilirim."

"Lütfen," diye fısıldadı, ardından bakışları bir kez daha boynuma kaydı. Üzerimde siyah, askılı bir elbise ile ayağımda postallar vardı ve boynum tamamen açıktı. Durmadan gözlerinin boynuma kaymasının sebebini anlayamadım ama bu kez parmakları da boynumda dolaştığında ürperdiğimi hissettim. Bana her dokunduğunda güzel bir hisle ürperiyordum fakat bu kez bana dokunuşunda hüznü hissettiren neydi, bilmiyordum.

EMARE SERİSİWhere stories live. Discover now