EMARE MASKE: 31. KABULLENİŞ

7.9K 818 495
                                    

Artık geçmişimi hatırlamak istemiyordum.

İyisini de.
Kötüsünü de.
Acısını da.
Tatlısını da.

Artık şimdiyi düşünmek istemiyordum.
Artık gelecek için çabalamak da istemiyordum.

Artık nefes bile almak istemiyordum çünkü aldığım nefes dahi yalan gibi geliyordu ve bu duygunun adını artık biliyordum: aldatılmışlık. Ben aldatılmıştım; sadece Korel tarafından da değil, kendi tarafımdan, babam tarafından, en çok kalbim ve inançlarımdan tarafından. Korel haklıydı; ben aptaldım, benden başka kimse bu kadar aldatılamazdı.

Zaten aldatılan insanların en büyük hatası güvenmek, sonraki hatası ise inanmaktı; bu iki duygu birlikte olduğunda karşınızdaki insanın eline kalbinizi bırakırdınız ve o kalbi bıçaklamasına bile göz yumardınız.

Ben güvenmediğim zamanlar da aldatılmıştım ve bu benim aptal olduğumu gösteriyordu.

Onlar insandı, ben Minel'dim.
Onlar insandı, ben âşık olduğum adam tarafından aldatılan kişi.

Ambulansın içinde otururken, hemşireler benimle ilgilenirken, bileğime sargı bezi sarılırken, pansumana devam edilirken, yüzümdeki tırnak izlerinde toplanan kanlar temizlenirken, benimle konuşmaya uğraşırlarken, babam sonrasında gelip bana sarılmaya çalışırken, polisler Anekdot Merkezinin o deposuna inerken, olay yeri inceleme gelirken, ardından basın buraya toplanırken...

Bütün bunlar olurken ne bir kez daha gözyaşı dökmüştüm ne çığlık atmıştım ne çırpınmıştım ne de insanları engellemeye çalışmıştım.

Dünya dönmeye devam ediyordu, zaman ilerliyordu fakat benim için dakikalar önce zaten durmuştu çünkü küçük Minel Karaer'in kalbi durmuştu; onun kalbi en çok inançla atardı.

Gözlerim boşluktaydı ama o boşlukta ben vardım; ilk önce ufak bir kız çocuğu, bale yapıyordum, ardından büyümüştüm, kaçıyorduk ve sonrasında Korel'le beraberdim. Biraz daha büyüdüm, yine Korel'le beraberdim. Sonra biraz daha büyüdüm, Korel yanımdaydı. Yetişkin bir kadın oldum, Korel benimleydi.

O hep benimleydi, Prometheus hep benimleydi.

"İyi görünmüyor," dedi hemşire, Korhan'a. Duymadığımı sanıyorlardı ama duyuyordum, bu kez kriz yoktu, uğuldamalar da öyle. Artık her şeye hâkimdim çünkü aptal değildim. Bu kez gözlerim, kulaklarım tamamen açıktı; işte bu yüzden artık hissizdim. Çünkü insan acı çektikçe hissizleşirdi, ben acı eşiğimi çoktan doldurmuştum.

"İfadesini ne zaman almalıyız?" Korhan'ın arkasındaki polis memuru ciddiyetle sorusunu yönelttiğinde bakışlarımı boşluktan ayırıp onlara baktım. Korhan endişeyle bana bakıyordu, babam bir adım arkasındaydı.

"İfade vermeyeceğim," diye mırıldandım sakince.

Polis memuru, Korhan'a dönüp baktı. Korhan ise yüzümü dikkatle incelemesinin ardından, "Sonra," diyerek polis memurunu gönderdi. Yanıma yaklaştı ve elimi tutup bileğime baktı. Sargı sarmışlardı, sanki intihar etmişim gibi fakat bunu bile becerememiştim. "Birkaç gün hastanede kalmalısın," dedi Korhan sakin bir sesle. "Eve gitmen pek doğru olmayacak gibi görünüyor Minel."

Söylediklerini duymazlıktan gelerek, "Gürkan nerede?" diye sordum.

"Onu sakinleştiricilerle uyuttular," dedi Korhan hızlıca. "O da seninle beraber hastanede kalacaktır." Hemen arkasındaki babam bir yabancı gibi bizi dinliyordu. O haklıydı, Korel gerçekten de Prometheus'tu; peki ya ben bu kadar zaman acı çekerken neden bu gerçeği bana fısıldamamıştı. Yoksa o da Prometheus'un tarafındaki bir düşman mıydı?

EMARE SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin