EMARE PUSULA: 8. KÜLÜN İZİ

15.9K 1K 1.4K
                                    

Kör gecenin karanlığı gökyüzünü çarşaf gibi örtmüştü. Her yer zifiriydi, tek bir ışık dahi yanmıyordu; bütün yanan mumlar tek tek söndürülmüş, şehir kendini o gece karanlığa bırakmak istemişti.

Hava soğuktu ama kar soğuğu gibi değildi, aksine ılık bir soğuk vardı fakat gecenin sonunda kar soğuğu sadece geceye değil, bütün kalplere doğacaktı.

Açık pencereden elleri ceplerinde dışarıya bakıyor ve hemen arkasındaki adamla sessizliği paylaşıyordu. Gözlerini gökyüzüne çevirdiğinde karanlığın içinde kendini hissetmedi; karanlığı kendisinin var ettiğini düşündü.

"Bu gece her zamankinden daha karanlık," dedi elleri ceplerinde durmaya devam ederken. Gözleri gökyüzündeydi ama arada sırada camdaki yansımadan arkasındaki adama bakıyor, onun da bakışlarının üzerinde olduğunu görüyordu. Bir şey söylemedi fakat o da gözlerini karanlık gökyüzüne çevirdi. "Çok tuhaf," deyip ellerini ceplerinden çıkardı. "Seninle tekrar karşılaşmak ve tekrar böyle bir karanlık gecede yüz yüze gelmek." İlk önce başını çevirdi, ardından tamamen dönerek pencerenin ucuna yaslandı ve kollarını önünde bağladı. "Daha önce de seninle böyle bir gecede vedalaşmıştım, sense hâlâ yaşıyorsun."

Adam çenesini havaya kaldırdı ve baştan aşağı karşısındaki adamı süzdükten sonra, "Yanlış," diyerek düzeltti. "Hâlâ yaşatıyorsun, hâlâ yaşamamı istiyorsun."

Önünde bağladığı ellerini hafifçe çözdü ve başını sol tarafına yatırıp, "Sence neden?" diye sordu. "Seni yaşatmamın en büyük nedeni sence ne?"

Adam endişeden uzak fakat soğuk bir ifadeyle güldü. Kafasını iki yana sallayıp, "Neden mi?" diyerek yineledi. "Çünkü sen Prometheus, sen henüz bana ne yapmak istediğine karar veremedin." Prometheus donuk bakışlarla adamı incelerken, yaslandığı pencerenin kenarından kısa adımlarla uzaklaştı ve adamın oturduğu masa ile sandalyenin yanına geldi. Üstten bir şekilde adama bakarken ellerini masaya yaslayıp üzerine eğildi. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı ve maskeyle kapattığı yüzüne rağmen, adam gözlerinden yüzünün resmini çizebiliyordu. "Yanlış cevap," dediğinde sesi maskeden dolayı boğuk çıkıyordu. "Seni yaşatmanın sana daha büyük bir ceza olduğunu bilecek kadar seni tanıyorum."

Adam gözlerini kıstı ve hemen karşısına oturan Prometheus'u adım adım izledi. Her hareketini hafızasına kazıdı, her hareketinde gizlenen imgeleri defterine kaydetti. "Doğru cevap," dedi adam ve işaretparmağını havaya kaldırdı. "Ama bir şeyi hep unutuyorsun. Beni yaşatırken kendini de yaşatıyorsun ve ben senin her adımını öyle bir takip ettim ki bir sonraki adımını kolaylıkla çözebiliyorum. Sana zararlıyım, artık bunu sen de biliyorsun hatta Prometheus, yüzündeki maskenin bile bir anlamı yok artık. Maskeni çıkar; karşıma onlarca, yüzlerce kişi getir ve aralarında sen de dur. Bakışlarından seni direkt tanırım, attığın adımdan bilirim, nefes alışından da hissederim."

Prometheus dirseğini masaya koydu ve ellerindeki eldivenlere rağmen masada ritim tutarak sert sesler çıkarmaya başladı. "Haklı olabilirsin," dedi en sonunda ama rahatsız görünmüyordu. "Fakat sen beni sadece fiziksel olarak tanıyabilirsin; planlarımı, yollarımı ve düşüncelerimi asla bilemezsin."

"Kesin konuşamazsın," dedi adam ve Prometheus'un yüzüne doğru eğildi. "Senin geçmişini biliyorum, geçmişini bildiğim biri olarak karşımdasın; bu ne demek biliyor musun? Yazdığın bütün defterlerindeki planları ezberledim demek. Bütün yollarını tahmin edebilirim demek. Bütün düşüncelerinin asıl nedenini çözebilirim demek. Kabul et Prometheus, senin en güçlü düşmanın benim."

EMARE SERİSİWhere stories live. Discover now